33. Bölüm

5K 473 133
                                    

Nazlı ve Kemal öğle yemeği için evden ayrıldıklarında, Nazlı'nın kalbi yerinden fırlayacak kıvamdaydı. Mert, o akşam yani yemeğe çıktıkları akşam her şeyin güzel geçtiğini Nazlı'ya bizzat kendisi söylemişti. Nazlı'nın hala solgun yüzü, yorgun bedenini görünce içindeki tüm kın, nefret yok olmuştu. Artık Mazhar'dan nefret etmiyor, ona kın dolu hisler besleyemiyordu. Mazhar'ın kötü bir adam olmadığını biliyordu, çünkü zamanında onu yakından tanıma şansı olmuştu. Gül Oya'yla geçmişlerini sorgulayamayacak kadar da artık bilinçli olmuştu, pekâlâ zorlanmıştı. Yeğeninin yüzünden! Kardeşi yüzünden! Lanet olası aşka inancı yüzünden!

Nazlı abisinin birden bire değişmesini şaşkınlıkla karşılıyordu, tıpkı babası gibi... Çünkü annesi şaşkınlıktan küçük dilini yutmuş, Gül Oya ise bunu mutlulukla karşılayan tek kişiydi. Nazlı bunu hastanedeki olaya bağlıyordu, ama doktordan kesinlikle rica bulunmuştu kimseye bir şey dememesi için... Mert bunu öğrendiği için mi her şeyi kabulleniyordu hala emin olamıyordu. Zira beyefendi bu konu hakkında tek kelime etmiyordu, lakin Mazhar konusunda ağzını açıp herkesi şaşırtmayı başarıyordu.

O akşam yanına geldiğinde yatağın ucuna oturup konuya direkt olarak girmişti. "Yakında Elif bu odaya taşınır artık," demişti Mert. Kendince olaya olumlu bu şekilde yaklaşıyordu.

Nazlı meraktan kurdurmuş olsa da pek sezdirmiyordu. Lakin sezdirirse, abisi kesinlikle süründürürdü. "O ne demek öyle?" demişti omuz silkerek.

"Babam seni şarapçıya verdi demek Nazirella Hanım. Tabii babamda dünden hazırmış seni vermeye haberin olsun. Mazhar da baya etkileyici laflar edince, babam kabullendi adamı. Eve dönerken de başladı onu övmeye... Bana övdü bir de..."

"Yemek güzel mi geçti yani? Hiç beklemiyordum, babam işi uzatır diye düşünüyordum. Hatta senin... Abi senin bu işi kabul etmen aklımın ucuna dahi gelmiyordu." Nazlı şok olmuştu. Mert'in dediklerini algılamakta elbette ki güçlük çekiyordu. Çünkü ailesini tanıyordu. Onlar bu işi bir anda öğrenip bir anda kabul edemezlerdi. Her şey bu kadar çabuk olacaksa, Nazlı boşuna mı beklemişti o kadar ay?

Mert kardeşinin saçlarının karıştırıp onun burnunu sıkmıştı. "Biz Korkmazlar olarak aşka inancı yüksek kişilerizdir. Adam seviyor seni, bu çok net gözlerinden anlaşılıyor. İşi yokuşa sürdürmek seni üzmekten başka bir şeye yaramıyor. Sen inatçı keçinin tekisin, asla vazgeçmezsin. Kafamda hala olmazlar var, yok değil desem yalan olur. Ama her şeyin üstünde daha güçlü bir his var, her şeyin güzel olacağına dair... Ailesini kaybetmiş bir adam olarak bakıyorum olaya... Ben hayatımın aşkını tüm saçmalıklarla kaybettim, saçma sapanlıklarla da onun yokluğuyla yaşamak üzereydim. Ben sana inanıyorum, benim saçma sapan düşüncelerimle yitip gitmesini istemiyorum bu aşkın. Bu da benim kaderim, Mazhar'a enişte diyecekmişim," derken gülmüştü kardeşine.

"Mert... Ya abi! Gerçekten de böyle mi düşünüyorsun? Yani bu aşka olan inancın mı seni bu hala getirdi yoksa başka bir şey mi?" derken Nazlı'nın sesi titremişti. Bir iki damlası yanaklarına süzülmüştü hatta. Duyduklarını Mert mi söylüyordu, yoksa Mert'in ruhunu ele geçirmiş başka biri miydi o akşam kesinkes anlamamıştı. Tabii anladığında da hayatının şokunu yaşayacaktı.

Mert kardeşine sarılmıştı. Onu tepesinden öpüp asıl önemli konuyu düşünmeden edememişti. Evet o konu çok önemli olsa da akşam Mazhar'ın da gözlerinde gördüğü o güçlü hisse de inanmıştı. "İçimden gelenleri söylüyorum Nazirella'm. Ben senin için, ailem için en güzelini istiyorum. Sakin olmak, mantıklı düşünmemi sağlıyor. Ben aşka inanmak istiyorum, çünkü bir kere meşke inanıp her şeyi berbat ettim."

Nazlı o akşam abisi odadan çıktıktan sonra her şeyin şokunu yaşarken, mutluluğun zirvelerini yaşamaya başladığını hissetmeye başlamıştı. Her şey yoluna giriyordu işte. Üstelik abisi de bu konu da kendine ders çıkartmıştı, bu Mazhar'la kavuşmalarından çok daha ilginç geliyordu nedense...

AŞK MEŞK SAÇMALIKLARI VESAİRE (#3)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin