Yılbaşı tatilinin üzerinden iki hafta geçmişti. Nazlı başvuru yaptığı şirketlerle görüşme yapıp hüsranla eve dönüp duruyordu. Birde o gece başına gelenler vardı ki, tam anlamıyla gerginlikten kuduruyordu. Büyük ihtimalle o öpüşmeyi gören kişi gruptakilerden biriydi; ama kimdi? Büyük ihtimalle olarak belirtiyordu; çünkü bardağı kırmasını bir şok etkisine bağlıyordu. Ve tabii bir de o kişinin kaçması vardı. Eve dönüş yolunda herkesi tek tek incelemişti. Tam olarak kimin olduğunu bulamamıştı; lakin şüphelendiği kişiler vardı. Mesela abisi...
Mert tatil sonrası feci halde gergin biri olmuştu. Her laftan olmayacak bir sonuç çıkartıp durduk yere olay yapıyordu. Ancak Nazlı abisinin bu olayı sadece gerginlikle atacağını ummuyordu. O gece büyük ihtimalle kavgaların en büyüğü yaşanırdı.
Diğer kişi de Gaye'ydi. Şüpheli gözlerle etrafını fazla süzüyordu. Ama o kesin bir köşeye çekip konuşurdu. Hatta Gaye kaçıp da gitmezdi, kesin kurnazca gülüp alkış tutardı.
Kafasını toplaması lazımdı. Şu iş görüşmesinden sonra bu konu hakkında biraz daha düşünebilirdi. Ama şimdi ciddi anlamda bu işe son vermeliydi. Bu şirket kendisini işe gerekirse zorla alacaktı. Gına gelmişti. Omuzlarını dikleştirip şirkete olduğu yerden baktı. Topuklu ayakkabılarının üzerinde zarifçe yürüyerek merdivenleri çıktı. Derken içeri ve yukarı çıkması on dakikasını aldı.
Asansörden indiğinde aşağıdaki danışmandan öğrendiği kata gelmiş oldu. Genel müdürün kapsının önüne geldiğinde, sekretere gerekli açıklamayı yaptıktan sonra kadın onu ilerideki bekleme salonuna geçirdi. Görüşmeyi yapacak müdürün kısa bir görüşmesi vardı çünkü. Nazlı bunu nazikçe karşıladıktan sonra üzerindeki kabanı çıkartıp kapıya yüzü dönük bir şekilde oturdu.
O sırada çalan telefonunu çantasının ön cebinden hızla çıkartıp ekrana baktı. Birden kalp atışları hızlandı. Arayan Mazhar'dı. O öpüşmelerinden sonra tek kelime etmeden Nazlı hemen yanından ayrılmıştı. Mazhar tatil sonrası beş kez aramıştı elbette ki ama Nazlı açmamakta ısrarlıydı. Tabii şu anda bakıldığında Mazhar da aramakta ısrarlıydı.
Aramayı reddetmek yerine açmayı seçti bu sefer. Belki sesini duyunca görüşmesi de güzel geçerdi?
"Efendim?"
Mazhar hattın diğer ucunda Nazlı'nın sesiyle gülümserken, "Merhaba... Yine açmazsın diye düşünüyordum ama... Neyse. Nasılsın?" dedi. Ayaklarını çırpa çırpa Nazlı'ya koşmamak için kendisini tutmaya çalışıyordu da pek beceremiyordu.
"İyiyim teşekkür ederim. Sen nasılsın?" Sanki her gün rutin konuşmalarını gerçekleştiriyorlarmış gibiydi. Nazlı için güzel bir histi yine de içindeki sıkıntıya çare değildi.
Mazhar bir an şaşırsa da bunu belli etmemek adına ses tonunu normalin altına almaya çalıştı. "İyiyim ben de, birazdan toplantım başlayacak da onun öncesinde seni aramak istedim," dedi.
Nazlı buna güldü. İnsan kendini her zaman özel hissetmiyordu değil mi? Şu anda özel bir kadındı sanki. Sonra hemen kendisini toparladı. "Neden aramak istedin ki? Biz senle vedalaşmıştık," dedi. Sesi de biraz sert çıktı. Aslında istemeden çıktı bu, yine de iyi olmuştu.
"Nazlıcığım bilgin olsun diye diyorum o öpüşme bir veda öpüşmesi değildi. Öyle veda öpüşmesi mi olurdu, Allah aşkına? O olsa olsa, tam gaz devam et öpücüğü olurdu -ki biz de öyle yaptık diye hatırlıyorum." Mazhar konuşurken, sevimli bir ses tonuyla konuşuyordu. Bundan keyif aldığını direkt olarak yansıtıyordu. Kaldı ki baya da zevk alıyordu.
Nazlı'nın gözleri yusyuvarlak olurken, sinirle bir nefes aldı. Bu adamın nesine aşık olmuştu böyle? Tek yaptığı şey; ukalalıktı. İnsan biraz alttan almayı bilmeliydi. Ne var ki Mazhar'ın yaptığı şey bundan eğlenmekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK MEŞK SAÇMALIKLARI VESAİRE (#3)
Ficción GeneralBir masalda olmayan her şey bu hikâyede. Çünkü Aşk Meşk gerçek dünyanın ta kendisi. Duygusallığı göz yaşartan, romantikliği kalp hızlandıran, komedisi çene ağrıtan bu dünyada artık her şey vesaireden ibaret. Şimdi son defa yaslanın arkanıza. Bu...