Mayıs ayının gelmesiyle yaşanılan birçok şey de geride kalmıştı. Yeni kararlar verilmişti bu süre zarfında. Nazlı, Mazhar'la yaşadıklarını geride bırakıp kendini işe adamıştı. Çalıştığı firma en azından yaza kadar belli bir kapasiteye girmesini istiyordu. Bu yüzden çok fazla şey düşünmeden sadece işine konsantre olmak istiyordu.
Mazhar'sa Nazlı'dan artık adım gelmedikçe ona yaklaşmayacağını kendine hatırlatıp duruyordu. Çünkü ne zaman kendisi bir adım atsa –ki bu özellikle İstanbul sınırları içerisindeyken– Nazlı'ya bambaşka şeyler oluyordu, Mazhar'da bunu görmek istemiyordu. En son ki mesajlaşmalarından hariç bir daha yazışmamışlardı.
Nazlı o akşam Gül Oya'dan öğrenmişti, Mazhar'ın onu aradığını. Nazlı kendince bir takım rol içeren ifadeler içine girmişti, ancak Gül Oya'nın gözlerinde Nazlı'yı geren bakışlar vardı. Mazhar'la aralarında bir şey olduğunu bildiğini düşüncesi Nazlı'nın beynine kazındığı için Mazhar'a mesaj dahi atamamıştı. Kendisini her geçen gün daha da boğucu bir düzenin içinde hissediyordu. Bu da Mazhar'dan uzaklaşmasına vesile oluyordu. Ailesini daha önce ezip geçmeyen biri içinde bu uzaklaşma son derece normal görünüyordu.
Ne var ki Mazhar'ın bu karmaşanın içinde ne olduğunu tam bilmiyordu. Mazhar Nazlı'nın adım atmasını bekledikçe, Nazlı'nın kendisinden kaçması daha da çok seziyordu. Açıkçası bu tam anlamıyla kalp sıkıntısı oluyordu.
Gaye ve Mehmet cephesinde olaylar daha da karışık olmuştu. En son geçen hafta sonu Pınar'la Beliz'in tanışma yemeği gerçekleşmişti. Pınar'ın iyi niyet bekçi tavırları Gaye'nin tüm sinirlerini yok etmişti. O sinirle içtiği iki kadeh şarapsa gece evinde kendisini hızla dışarı atmıştı. O akşam yaşadıklarını her düşündüğünde, aldığı kararın doğrultusunu düşünüp kendisini haklı buluyordu.
Mehmet'se Pınar'ın o hallerinden zerre inanmadığı için Pınar'ın şovunu izlemekle yetinmişti. Üstelik Pınar'ın doğumdan sonra kaçtığı adamla evlenmesiyse tam ironiydi. O adamla aynı masada oturuyor olmak bile Mehmet'in deli damarını artırıyordu. Sadece kızı için orada olduğunu kendisine hatırlatıp durmuştu.
Beliz kendisini ilgiye boğan biyolojik annesine biraz sıcaklık hissetmişti. Ancak henüz kafasında oturtamadığı bir sürü soru vardı. Bu nedenle de biraz çekingen davranmasını sürdürüyordu.
Elif'le aralarındaki anlamsız durgunluk Türker'in yüreğini dağlıyordu. Elif'in tepkisizce her şeyi onaylaması, hayatını sanki karşısındaki insana vermiş ve onların yönlendirmesiyle ilerlemesine katlanamıyordu. Kaç haftadır Türker Elif'e ulaşmak için her türlü yolu deniyordu. Sürekli onu iyi edecek şeyler yapmaya çalışıyordu. Ancak bu yaptığı şeyler karşılığında Elif tepkisiz kaldıkça Türker daha da az mücadele etmeye başlıyordu. Ki bundan da son derece nefret ediyordu.
Elif'se hayatın neden bu kadar acımasız olduğunu beynin bir yerinde düşünürken, kafasında her mutluluğun ardından sonra mutlaka bi hüznün kendisini beklediğine inanmaya başlıyordu. Bu nedenle de artık kimseyle mutlu olmak istemiyordu. Mutluluğu hak etmediğine inanıyordu. Bu inancı gittikçe beynine kazınıyordu.
**
Nazlı Bir Sıkım içecek firmasına girdiğinden bu yana, şirket tam anlamıyla hareketliydi. Çünkü iş alışverişleri uçuşuyor, herkes bir şeyler yapmak için daha da bi istekle çalışıyordu. Özellikle Nazlı Korkmaz'a bir şey beğendirmek adına sürekli faaliyet içindelerdi. Nazlı işine Türkiye'ye döndükten iki gün sonra başladı. Çınar'la uzun uzun toplantılar eşliğinde birkaç önemli alana yeni birileri almaları gerektiğini söyledi. Çınar, Nazlı ne derse her şeyi kabul etmesi de kısa sürede şirkettekilerin kulaktan kulağa yayılan dedikoduya dönüşmeye başladı. Nazlı bunu henüz duymamıştı, ancak duyduğunda ortalığı inleteceği bilindik bir gerçekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK MEŞK SAÇMALIKLARI VESAİRE (#3)
General FictionBir masalda olmayan her şey bu hikâyede. Çünkü Aşk Meşk gerçek dünyanın ta kendisi. Duygusallığı göz yaşartan, romantikliği kalp hızlandıran, komedisi çene ağrıtan bu dünyada artık her şey vesaireden ibaret. Şimdi son defa yaslanın arkanıza. Bu...