30. Bölüm

5K 471 109
                                    

Nazlı'nın hayatı için herkes bir şeyler söylemeye başlamıştı bile... O yanlış, bu doğru değil, neden, ne cesaretle... Ve çok daha fazlası! Annesi de abisi de o kadar fazla, altını çize çize yaşadığı aşkın yanlışlıklarla dolu olduğundan bahsediyorlardı ki, onlara doğruyu anlatamıyordu. Artık doğruyu anlatmak istediğinden de emin değildi. Çünkü dinlemiyorlardı. Annesinin ağzının ayarı olmadığından Mert'i daha da ateşlendiriyordu, öğrendikleri hafta sonuna denk geldiği için Mazhar'la yüzleşme olasılığı düşük olduğundan evde kuduruyordu Mert. Bilmediği şey, daha çok kuduracağıydı. Zira Nazlı hiç de vazgeçecek gibi değildi. Pekala Mazhar'ın neden kendisiyle birlikte olduğunu ve hatta evlenmek istediğini kalbinde hissediyordu. Kimse bunu kirletemiyordu.

Evet kendisini anlayan bir Gül Oya'sı ve arkadaşları vardı. Onların desteği sayesinde güç topluyordu. Bu nedenle de Mert'e ve annesine diklenmesi daha cesaretli olmuştu. Onlarla konuşup yüzde elli konuşma payını kullanıp da gerçekleri açıklamayı başarabilmişti, ama anlayan kimdi ki? Hiç anlaşılmayacağını da hissetmeye başlamıştı bu iki gün içinde, belki her şey daha yeni olduğundandı, bilmiyordu ama kırıldığını hissediyordu işte. Her ne kadar diklense de bir yanı acımadan edemiyordu.

O gün Mert'e her şeyi anlattığında abisinin gözlerinde gördüğü öfkeye ilk kez şahitlik ettiğine yemin edebilirdi. Buna rağmen onun suyuna gidip hislerini anlatmak istemişti ama abisi o kadar keskin cümleler kurmuştu ki bu da Nazlı'nın diklenmesine yol açmıştı. Resmen birbirlerini yemişlerdi. Bağrışları tüm apartmanı ayağı kaldıracak türdendi. Abisine derdini anlatamayacağını anlayan Nazlı, evi hızla terk edip kendi evine geçmişti. Ancak ertesi gün Mertler kalkıp ona gelince durumlar yine fenalaşmıştı, bu fenalaşmalar Şeker Hanım'ın sahte fenalaşmalarından da beterdi.

Ve işin en kötü tarafıysa, bugün Kemal Bey de İstanbul'a geliyordu! Tüm ailesi ısrarla İstanbul'da takılmaya yemin ettiklerinden, kendisini İzmir'de yalnız hissetmişti. Hoş kafa dinlemek için en güzel zamandı, ne var ki bir şeyler olduğunu hissedip bir ziyaret etmesi gerektiğini düşünmüştü.

İşte bugün günlerden pazardı, birkaç saat içinde Kemal Bey İstanbul'da olacaktı. Mert Mazhar'ın şirketini basamadığı için cinnet geçiriyordu, neyse ki Gül Oya onu güzelce azarlamıştı. Lakin Mert, Gül Oya'yla konuşmuyordu. Karısının böyle bir şeyi kendisinden gizlediği o kadar çok ağırına gitmişti, kendisini aldatılmış hissediyordu. Evde konuştuğu tek kişi Yiğit'ti, tabii bir de Kar'la uzaktan anlaşıyorlardı. O bile haline acımıştı.

Kar, Mert evden gittikten sonra onun yerine yerleşmişti. Nazlı'nın en harbi dostu olmuştu, çünkü onu eleştirmeyen tek kişiydi Kar. Üstelik artık Kar'la anlaşıp Mert'in alerjisine yol açacak her şeyi yapmayı planlıyorlardı, ne var ki Kar çok fazla hassas bir hayvancık olduğundan Mert'ten uzak duruyordu. Yeminle abisinden daha akıllı bir şey bu Kar.

Odasında Mazhar'la günlük konuşmalarından birini yapmış yatağında debelenirken, Kar'la göz göze geldi. "Hiç bakma öyle Kar, alt tarafı Mert'in yüzüne salyalarını akıtacaktın, bir kere yapmıştın bunu," dedi sinirle. Kar yatağında dönüp gözlerini yumunca Nazlı ona dil çıkartıp tekrardan telefonuna baktı. Galerisinde Mazhar'la olan fotoğraflarına bakmaya başladı. Allah'tan ki telefonuna şifre koymayı son anda akıl edebilmişti de kimse girip çıkmıyordu. Sağ olsun Yiğit bulduğu her telefonun içine düşmek için çıldırıyordu. Tabii bir de Mazhar'ın aramaları vardı, Allah'tan o önlemi çoktan alabilmişti.

Odasının kapısı tıklandıktan sonra Nazlı'nın seslenmesi üzerine içeriye Yiğit girdi. "Hala, canım çok sıkılıyor," diyerek düşük omuzlarıyla halasının yanına geldi Yiğit. Hemen yatağa oturup halasına hüsranla bakmaya başladı.

AŞK MEŞK SAÇMALIKLARI VESAİRE (#3)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin