İlk kez bir toplantısını yarıda kesmek zorunda kaldı Mazhar. Kafasını toparlayamıyordu. Nazlı'yla araları bu sıralar fazla gergindi. Nedenini tam anlamıyla sezemiyordu, ancak Nazlı'nın gerginliği bariz kendisini hissettiriyordu. Onun üzerine gitmek istemiyordu Mazhar, bu nedenle o da bir adım geride kalmayı seçmişti. Yan yana gelmeleri bile eskisi gibi olmuyordu. Gül Oya'nın öğrenmesi her şeyi kolaylaştırır sanıyordu ne var ki sanki daha zora koşmuştu.
Mertlerin düğünün üzerinden bir aydan fazla bir zaman geçmişti. Artık haziran ayının en sıcak günlerini yaşamaya başlamışlardı. Düğünden sonra Nazlı'nın artık konuyu açmasını beklerken, sürekli kendince bahaneler üretip sonralara erteliyordu. Mazhar'sa sadece bekliyordu. Gerçekten de Nazlı'nın söyleyip söylemeyeceğinden emin olmak istiyordu. Çünkü Nazlı söylemezse eğer bu işi kendi devralacaktı. Bu belki işleri daha karmaşık yapacaktı ama yine de bi sonuca bağlanacaktı.
Odasına geri geldiğinde sinirle masasına geçip sandalyesine oturdu. Gerginliği hem Nazlı'nın kendini geri çekmesiydi, hem de Nazlı'nın Hakan'la yemeğe çıkacak olmasıydı. İkisini de kaldıramıyordu. Yani sevgilisinin erkek arkadaşı olamaz düşüncesi asla yoktu, tek düşüncesi sevgilisinden hoşlanan adamla sevgilisinin akşam yemeğe çıkacak olmasıydı. Ne olursa olsun buna katlanamıyordu. Katlanacak gibi değildi de.
O anda odasının kapısı hızla açılıp içeriye Nazlı girdi. Kendisine, haksız bi konumdayken sinirle bakması da çok gülünçtü.
"Ne oluyor sana?" diye sinirle çıkıştı Nazlı.
"Sana olanlar oluyor herhalde! Sen cevaplayabilirsen belki ben de cevaplarım," diye tersledi Mazhar sevgilisini.
Nazlı bir iki adım atıp ona yaklaştı. Neye sinirlendiğini tahmin ediyordu ama ona çok sakin bir şekilde de durumu açıklamıştı. Büyütülecek bir şey yoktu.
"Hakan'la yemeğe çıkıyorum diye toplantıyı terk etmen ya da ortasında sonlandırmam hiç de profesyonelce değildi. Hakan'la zaten uzun zamandır görüşmüyorum ve bu akşam buluşma sebebimi de sana açıkladım. Sürekli beni arayıp durduğu için ona istediği şeyi vermeyecek olmamı açıklamak. Daha fazlası yok, olamaz da..."
En son Çınar'ın şirketinden ayrıldıktan sonra Hakan Nazlı'yı birkaç kez aramış neler olduğunu öğrenmek istemişti. Nazlı ona üstten durumu açıklamıştı ve Hakan o kadar fazla sinirlenmişti ki, Nazlı zor sakinleştirmişti. Şu anda nerede çalıştığı hakkında bir şeyler öğrenmek istemişti ve Nazlı da bunu nedense söyleyememişti. Aslında söyleseydi bir şey değişmeyecekti. Ama korkusu Hakan'ın sürekli olarak ziyaret nedenleri ve tabii bu durum karşısında Mazhar'la aralarının açılmasıydı. Hakan Nazlı'yı bir süredir işsiz sanıyordu ve Nazlı'ya iş ayarlamak da istemişti. Ne var ki Nazlı şu sıralar istemediğini vurgulamıştı. Zaten Hakan sürekli olarak Türkdoğan holdinge gelmiyordu. Ayda bir kere ancaydı. Ki onda da Nazlı'yla karşı karşıya gelmesi imkânsızdı. Fakat Hakan son birkaç gün özellikle buluşma teklifi edip duruyordu. Nazlı'ysa Mazhar'la sevgili olduğundan beri arkadaşlarını aksatıp hep onun evinde takılmaktan o kadar bunalmıştı ki nedense Hakan'ın sohbeti iyi olur diye düşünmüştü. Hem böylelikle Hakan'ın ilgisine de bi son nokta koyardı diye düşündü. Tabii işlerin bu kadar büyüyeceğini bilemedi.
Mazhar aklanıp Nazlı'nın yanına geldi. Bir elini masanın karşısındaki sandalyeye koyup sıkmaya başladı.
"Ara söyle sevgilim var diye, ne demeye çıkılıyor yemeğe? Ha tabii biz Hakan'dan da saklanıyorduk değil mi? Herkesten saklanıyoruz zaten! Dünyanın en büyük yanlışını yapıyoruz ne de olsa!"
"Ne? Ne demek bu?"
"Açık ve net olduğunu düşünüyorum. Bir aydır hala abinle konuşacaksın diye bekliyorum!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK MEŞK SAÇMALIKLARI VESAİRE (#3)
General FictionBir masalda olmayan her şey bu hikâyede. Çünkü Aşk Meşk gerçek dünyanın ta kendisi. Duygusallığı göz yaşartan, romantikliği kalp hızlandıran, komedisi çene ağrıtan bu dünyada artık her şey vesaireden ibaret. Şimdi son defa yaslanın arkanıza. Bu...