4. Bölüm
Saray
Bu saray insanların ayaklarının kaydığı yerdir.Bu saray imtihan, yoludur.Mertliğin ve sebatın sağlam ipine yapışanlar bu yolu geçerler.İlerisi hiçlik zirvesidir.
-Filibeli Ahmed Hilmi
"Peki benim ormanda olduğumu nereden biliyordunuz Sultanım?"
Ormandan ayrılalı yaklaşık yarım saat olmuştu. Sultan Mustafa'nın yüzünü temizlendikten sonra bir an dahi beklenmeden yola çıkılmıştı. Petridis temizledikten sonra. O anlar aklına gelince ufak bir tebessümde bulundu kadın.
Konuşmalarının ardından adam, çalılara oturmuştu ve askerlerden bez bulmalarını istemişti lakin ne hikmetse kimseden ufak bir bez parçası dahi yoktu. O an adama yaklaşabilmenin en iyi fırsat olduğunu düşündü kadın."Sultanım izninizle." Dedi.
Mustafa kehribar gözleri ile kadını boydan boya süzdükten bir süre sonra kafasını salladı. Petridis belindeki bağdan çıkardığı mendilini matarasındaki su ile ıslattı. Bu sırada belindeki şeker kesesi de çalılara düşmüştü.
Kadın sakin hareketlerle adama yaklaştı ve tam dibinde oturdu, ilk temasları bu vasıta ile olmuştu zira Petridis'in dizleri adamın bacağına sürtüyordu. Ona ilk defa bu denli yakındı ve şimdi anlıyordu ki o dünyadaki hiçbir şeye benzemiyordu. Güneş kadar sarı ve şehveti uyandıracak kadar güzeldi. Sakalları öylesine süzülüyordu ki çenesinden; her bir tanesine teker teker dokunmak içi gidiyordu adeta. Peki ya o sarıya çalan ama kahverengiler arasında boğulan gözlere ne demeliydi? Ona bu kadar yakından bakan o gözlerin kirpikleri ok olmuş, onu vurmuştu adeta.
Kadın kılıç tutmaktan nasır olmuş sol elindeki mendili yavaşça Mustafa'nın sağ yanağında dokundurdu. Yumuşacıktı. Bez adamın kavisli suratında boydan boya gezinirken sıra o dokunmak istediği sakallara gelmişti. Sakalındaki kanı temizlerken içinin gittiğini sandı bir an. Tanrı biliyor ya, bu adam muazzamdı. Hele gözünü kırpmadan onu izlemesi... İşte bu onu daha da heyecanlandırıyordu. Kanlı mendili geri çekti ve onun gözlerini kendi gözlerine adadı kadın. İçerideki asi adamı görebiliyordu.
Utandığını hissetti, şu hayatı boyunca hiçbir şeyden çekinmeyen kadın utanmıştı. Gözlerini kaçırdı. Yerdeki şeker kesesini görmüştü bu sırada. Elini yeşilliklerin arasında duran keseye attı ve ağzını açıp renkli şekerleri adama sundu.
Sultan Mustafa kadının ikramını geri çevirmemişti ve ona karşılık olarak inci dişlerini gösteren bir gülüş bahşetmişti.Petridis yaklaşık yarım saat önce olan bu olayı en az bin kez kafasında tekrar tekrar oynatmıştı.
"Aslında seni almak için eve gelmiştik ama Marsila talim yapmaya gittiğini söyleyince ormana geldik. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FEVERAN » Sultan Mustafa
Historical FictionSessizlik derler en büyük ihanetmiş. Ben sessizliği bu sarayda öğrendim Sultanım, tüm benliğime ihanet edilirken, ırkım benden medet umarken ben ise sessizliği öğrendim. Sustum. O ihtişamlı sarayın büyüsü sarmaladı beni, yakutların parıltısı, altınl...