20. Bölüm
°
Yaşamak için Ölmek.
°
"Yaşamak için ölmek zorundasınız."
-Bhaktivinode ThakurEski bir söz vardır; gecenin en karanlık anı şafağa en yakın andır ama bazen hep karanlık kalır diye.
Ruhlar da öyledir. Zafere yanaştıkları en yakın an en çok canları acıdığı andır ama bazen o ruhlarda ebedi kalabilir o acı. Zira boya ile değil kan ile işlenmiş olur acı.Petridis nasıl unutabilirdi ki tüm hayatı boyunca geçirdiği en karanlık anları? Nasıl silebilirdi gönlündeki yarasını?
Kadın elmas değildi ya asla kırmasın. Güçlü olmak bu değildi.
Derin nefesler aldı Petridis. En sonunda bastırdığı duygusunu da itiraf etmişti. Onda karşı bir şeyler hissetmek... Ne garipti değil mi celladını sevmek?Düşünmemek değildi istediği şuanda, tam olarak düşünüp halletmekti derdi. Fakat burada olmazdı, temiz havaya ihtiyacı vardı. Göz yaşlarını akıttığı mermerden destek alarak kalktı ayağa kadın, ve yalpalayarak ulaştı teras kapısına. Kılıçtan geçirildiğinde bile bu kadar güçsüz hissetmemişti.
Şimdi o burada kahrolurken, adam başka bir kadının kollarında zevk mi alıyordu?
Bir ateş parçası daha düştü gönlüne, iyice nefes alamaz oldu. Şüphesiz ki bir kadın için en değerli şeydi sadakat, asala bulamadığı...
Önünden bir düğme açtı ve göğsünü rahatlattı. Daha iyi nefes alabiliyordu şuan.
Dağılmış saçlarını geriye attı kadın ve terasa açılan kapıyı büyük bir hırs ile açtı. Korkuluklara doğru adımları ayakları.Gecenin ayazı ilmek ilmek işledi tenine, tüm hücrelerini soğuttu da bi kalbine dokunamadı.
Derisi parçalanmış ve et ezikleri ile dolmuş eli kalbine gitti. Bihaberdi üzerine bulaştırdığı kandan. Tek hissettiği şey yoğun acıydı.
Birini sevmesi demek, ona bağlanması demekti ve bu da sonsuz sadakat. Sadakatini verdiği birini öldüremezdi Petridis veyahut onun değer verdiği şeyleri elinden çekip alamazdı. Hayır, hayır ona sadakat duymayacaktı, hem o, ona ne kadar duyuyordu sadakat.Allah bilir şimdi ritimlerinin içinde kayboluyordur. Peki ya o? Acının basamaklarını çıkıyordu, bu da ancak kalbinin ritminde kaybolmasına neden oluyordu.
Mustafa tekrar aklına düşünce istemsizce gözlerini adamın terasına kaydı. Geniş kolonun hemen yanında olduğu için görünmüyordu, zira gölge de üzerine düşüyordu.
Mavi gözler ummadığı şeyi gördü. Terasının korkuluklarına sol elini koymuş ve hemen aşağısında kalan Çelebi Menderes'in odasına doğru vücudunu çevirmiş halde Mustafa'yı.
Hayır sadece durmuyordu, orada bir şeye odaklanmış bakıyordu. Kadının şahin gözleri adamın odaklandığı yere odaklandı bu sefer.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FEVERAN » Sultan Mustafa
Historical FictionSessizlik derler en büyük ihanetmiş. Ben sessizliği bu sarayda öğrendim Sultanım, tüm benliğime ihanet edilirken, ırkım benden medet umarken ben ise sessizliği öğrendim. Sustum. O ihtişamlı sarayın büyüsü sarmaladı beni, yakutların parıltısı, altınl...