1.Kısım Sonu
30. Bölüm
Mecburiyet Zindanı
İnsan çaresizlik içinde kalınca bir saman çöpüne bile sarılır.
-Dostoyevski
Kadın kan ter içinde kalmış halde nefes aldı. Bu sıcak ona hiç iyi gelmemişti. Vücudunu amansız bir hararet kaplamış ve beynini sulandırmıştı. Petridis soğuk iklim insanıydı. Ruhu soğuktu, bu her şeyine yansımıştı.
Onu tutan ağaya sinirli bakışlarını göndermeyi ihmal etmiyordu elbet zira adam kolunu acıtacak kadar çok sıkıyordu. Petridis anlayamıyordu, karnı boydan boya yarılmıştı lakin canı çok fazla yanmamış ve bunu çabucak atlatmıştı ki bu hayatında aldığı fiziki yarlardan sadece birisiydi. Fakat şu iki buçuk aydır aşırı derece hassaslaşmıştı.
Buna engel olamıyordu.
Kolunun acısı zaman kavramını kavradığı an yerini yürek acısına bırakmıştı. Bir aydır görmüyordu sevdiği adamı. Uzun bir ömre biçilince bir ay dalga geçilecek bir şeye dönüşüyordu aslında, fakat şu yürek var ya, hah! İşte o bir güne bile katlanamazdı.
Mustafa'sı, sevgilisi onu Şam'a sürmüştü.İklim değiştirmiş, uzun yollar kat etmişti Petridis. Adam onu ondan olabildiğince uzağa göndermişti. Bu kadar mı nefret ettin benden demekten kendini alamıyordu kadın. Şam... Şam Konstan-İstanbul'a çok uzaktı. Bir nefes boşluk kalmasına dayanamazlardı onlar aralarında, şimdi nasıl da girmişti aralarına koca koca dağlar, ovalar.
Yolda gelirken birçok defa aklına düştü günün birinde af olur muyum düşüncesi. Mustafa onu affeder miydi? Sahi affetse ne olacaktı sanki? Tekrar kalbinde aynı yere mi sahip olacaktı, saraya geri mi alacaktı onu? Aynı yere bir daha asla gelemeyecekti. Şayet günün birinde beni affederse sadece girdiği bu izbe zindandan kurtulacaktı. Bu kurtuluş mu olacaktı sanki? Onun asıl zindanı onun kalbinden def edilmek değil mi..?
Petridis'i İstanbul'dan buraya kadar getiren, adının Abdullah olduğunu öğrendiği ve ondan son derece nefret eden ağa kolunu daha da sıkı kavradı ve demir kapıyla kapalı odanın kapısını açtı. Adam kadını hınç ile yere ittirdiğinde Petridis'in elleri gene karnını korumaya üşüştü. Yere düşmeden evvel düşüşünü yavaşlattım fakat bu dizlerinde tırtıklı taşlardan oluşmuş zemin yüzünden delikler açmasına engel olmadı. Dudaklarını ısırdım acısı belli olmasın diye. Bundan pek hoşnut olmadı adam.
"Kalan ömrünü Şam'da, güneş dahi almayan bu odada geçireceksin hatun. Sultanımız gene merhametli çıktı, senin derini yüzmek vardı ya ah ahh!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FEVERAN » Sultan Mustafa
Historical FictionSessizlik derler en büyük ihanetmiş. Ben sessizliği bu sarayda öğrendim Sultanım, tüm benliğime ihanet edilirken, ırkım benden medet umarken ben ise sessizliği öğrendim. Sustum. O ihtişamlı sarayın büyüsü sarmaladı beni, yakutların parıltısı, altınl...