34. Bölüm
Baba ve Oğul
O bir yolcu, sen bir hancı
Gördüğün en son yalancıİçinde ki derin sancı
Gitmez dedim kaldı gönül-Fikret Kızılok
"Yeter!"
Mustafa vücudu hummalı gibi zangır zangır titreyen kadının bir anda kafasını kaldırıp aynı şekilde titrek dudaklarından sarf ettiği tiz bağırması ile afalladı.
"Sen... Sen benim neler çektiğimi biliyor musun? Bilmiyorsun! Bencilsin, sadece kendini görüyorsun, yaptığın tek şey suçlamak!"
Mustafa kadının sert çıkışı ile kaşlarını çattı. Bir de haklıymış gibi konuşuyor muydu?
Petridis yerden destek alarak zor bela kalktı ayağa. Dizleri titriyor ve onu taşıyamıyordu. Dengesini kaybetti, başı dönmüştü. Onunla beraber kalkan adam, kadının düşeceğini anlayıp tedirginlikle kolunu kavradı.
"İyi misin?"
Petridis daha demin ona dokunmak isterken kendini nasıl çekmişse adam o da çekmişti. İlk defa bedeni bu kadar güçsüzdü, sinirleri tüm vücudunu harap etmişti. "Bırak!"
Petridis kolunu ondan kurtardığı vakit tekrar sendeledi geriye doğru, Mustafa ise ona bir şey olmasından korktuğu için bir adım yaklaştı o sendelerken.
"Sen nasıl bu kadar kör olabildin Mustafa, için bana karşı nasıl bu kadar nefret dolabildi!? Hâlbuki benim senden nefret etmem gerekirdi, şu an bu haldeysek senin yüzünden!"
Adam algılayamadı. Kendisi ne yapmıştı ki? Allah şahidi olsun ki hiçbir şey yapmamıştı. Ona her daim bağlı kalıp beklemişti. Şimdi bu kadın neyden bahsediyordu böyle?
"Ne diyorsun sen!?"
Petridis kırdığı pot ile gerildi. Zaten aklı yerinde değildi bir de şimdi bunu toplamakla uğraşacaktı.
"Görmüyorsun, duymuyorsun ve en kötüsü de ne biliyor musun? Anlamak-öğrenmek istemiyorsun!"
Mustafa gerildi. Küçük kehribar gözleri acıdan dolayı iyice içeriye kaçmıştı, yüzü gergindi ve çenesi kenetlenmişti. Bir eli önde, düşerse diye Petridis'e dönüktü, diğer eli ise sinirden kaskatı olmuş halde yanına sarkıyordu.
Kadının yüzü ise hala akan yaşlardan dolayı ıslaktı lakin gergin değildi. Kendini ona bıraktığı bu anda gergin olması da mümkün değildi zaten. Vücudunun titremesini hissetmiyordu, bunu hissedemeyecek kadar uyuşmuştu çünkü. Bir eli midesindeydi, sabahtan beri bir şey yemediği işin tepki veriyordu ona zira, diğer eli ise, o farkında değildi ama adamın eli gibi öndeydi. Düşersem diye her an ona tutunmak için bekliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FEVERAN » Sultan Mustafa
Historical FictionSessizlik derler en büyük ihanetmiş. Ben sessizliği bu sarayda öğrendim Sultanım, tüm benliğime ihanet edilirken, ırkım benden medet umarken ben ise sessizliği öğrendim. Sustum. O ihtişamlı sarayın büyüsü sarmaladı beni, yakutların parıltısı, altınl...