Dokunuş II
Kaybolan şu benliğimi,
Alıp giden değil misin?
Şu sızlayan yüreğimi,
Yaralayan değil misin?
-Edip Akbayram
Son on dakikadır, pamuk çarşafların üzerinde, elleri adamın karnında sımsıkı birleşmiş, çırılçıplak bir halde kahkahalarla gülüyorlardı hallerine adamla kadın. Sekiz yıl sonra nasıl bir patlamama yaşamışlarsa, üzerinde seviştikleri masayı kırmışlardı zira! Mustafa o anlar geldikçe kendini tutamıyor ve kahkahalarını ardı arkasına sıralıyordu. Sevgilisinin yüzü... O kadar komikti ki...
Çatırdama seslerinin hemen ardındaki saniyelerde, daha kalkmalarına vakit bulamayacakları bir ivedikle kırılmıştı masanın bacakları. Masanın bacakları ayrılırken masanın, onları taşıyan yüzeyi de yere çakılmıştı. Mustafa hala içinde olduğu kadının kalçalarının hemen üstünden, belinin birleştiği yerden sımsıkı tutmuştu zarar görmesin diye, bu sırada ise kadında aynı içgüdü ile adamın üzerine kapanmıştı. Yere yapışan yüzey ile adamın sönmeye yüz tutan sertliği adeta köklermişcesine kadın en derinine sokulmuştu. Petridis en derinine aldığı adam ile olduğu yerde bir anda doğrulmuş ve korkunç bir zevk iniltisi koyuvermişti. İşte o an kendi sırasını bir diğer sevişmelerine bıraktığını düşündüğü olay gerçekleşmiş ve dudaklarını kanatırcasına ısırarak boşalmıştı. Mustafa ise sırtında ve başında hissettiği keskin acı ile gözlerini kapatmıştı ta ki kadının feryatlar halindeki inlemesini duyana kadar. İşte o an gözleri fal taşı gibi açılmış ve gayriihtiyarî –sanki mümkünmüş gibi- kendine daha da bastırmıştı kadını. Lakin o an sona erdiğinde, kadın kendine gelebildiğine, gözler çarpışınca iki ağızdan da dakikalarca durmayacak kahkahalar dökülmeye başlamıştı.
Hiç dertleri yokmuş gibi, sanki kadının kocası az ileri ki odada uyumuyormuş gibi, ihanetlerin-hakikatlerden kopuk hayatın içinde yaşamıyormuş gibi güldüler. Çocuklar gibi, temiz ruhları varmış gibi gülmüşlerdi.
İlk kendine gelebilen kadın olmuştu. Koca kahkahası yerini tebessüme bırakmıştı. Onun elinin içindeki küçücük kalan elinin verdiği güven hissiyatı ile daha da sokuldu çıplak adamın göğsüne. Altındaki pamuklu çarşaflardan, belki de ülkenin görebileceği en rahat yataktan daha da konforuydu sevdiği adamın sert göğsü.
Kendine değen, değmekle kalmayıp neredeyse tüm vücudunu kaplayan vücut ile durakladı adam da. Gülerken kapattığı gözlerini araladı ve hala yüzünde tutuğu kocaman gülümsemesi ile üzerine yatan kadınına baktı. Nasıl da güzeldi, ne kadar özeldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FEVERAN » Sultan Mustafa
Historical FictionSessizlik derler en büyük ihanetmiş. Ben sessizliği bu sarayda öğrendim Sultanım, tüm benliğime ihanet edilirken, ırkım benden medet umarken ben ise sessizliği öğrendim. Sustum. O ihtişamlı sarayın büyüsü sarmaladı beni, yakutların parıltısı, altınl...