14. Bölüm
Kabus
Her şey kanun, her şey kural, her şey garip
Bıkmadın mı dik durmaktan, gözyaşlarını silip silip
Sırtında bir yük var, gözün dalıyor
İçindeki çocuk senin yerine ağlıyorErkekler de ağlar, sev gözyaşını
Küçükken ağlardın unuttun mu, masum uslu
Erkekler de ağlar, katlanamaz hüzüne
İndir maskeni bak yaşların yakışıyor yüzüne.Herkes farklı, herkes renkli, herkes soluk
Güçlü, güçsüz herkes ağlar için için, oluk oluk
Dalmışsın uzaklara, gözlerin donuk
Bekliyor ağlamanı içindeki çocuk .Can Bonomo- Erkekler de Ağlar
Kamerin ışıklandırdığı nazlı suların üzerinde seyreden, kadırgaların en önündeki baş kırlangıçın güvertesinde iki asi sarışın oturmuş deryayı izliyor ve bir yandan da sohbet ediyordu. Sarı gözlü sultan rüzgardan mütevellit üşüdüğünü hissedince sırtındaki örtüsüne daha çok sarıldı ve mavi gözlü kadına baktı. Derin düşüncelere dalmış bir halde bir eli dudaklarında bir eli ise kendine çekmiş ve sarmış olduğu bacaklarındaydı. İkisi de sırtlarını direğe yaslamıştı ve bir arada olmalarına rağmen farklı alemlere dalmıştı.
Dermiyan derin bir iç çekerek gözlerini kapattı ve tek odak noktasını tahayyül etti.
Menderes.
Koyu siyah hırçın saçları geçti gönlünden daha sonra ise yeşile çalan ama asla yeşil olmayan sarı ile kahve arasında arafta kalan gözleri. Hasret ne çetin bir illeti öyle! Şu an ne durumda olduğunu bilmezken acı çekmek ve ona vardığında onu bulmayacağım ihtimali bilmek yakıyordu insanı. Kimseye göstermese de kendini ,ördüğü surlarının arkasında deruni* bir acı çekiyordu. (deruni: içten)
"Sen benim canhıraş* verenimsin lakin tek perestiş*imde sensin."
(Canhıraş: yürek parçalayan, iç tırmalayan ve dayanılamayacak şekilde üzüntü veren. Perestiş: Taparcasına sevmek)
Aklına gelen kelamlar ile dudağını ısırdı ve gözlerini deryaya çevirip derin bir nefes aldı. Geri geleceğine söz verdiği vakit sarf etmişti bu sözleri kuytu köşede kendisine. Lakin şimdi ise kendi gidiyordu onu almaya. Saçma bir tebessüm belirdi yüzünde daha sonra ise alakası olmayan bir konu ile kafasını dağıtmaya başladı kafasını, Petridis ise buna yardımcı olmuştu.
"Nasıl bir taktikle saldıracağız sultanım? Hiçbir şeyden haberim yok. Sanki bir anda toplaşıp gidiyoruz gibi."
Dermiyan kırpıştırdığı gözleri ile kadını süzdü. Gerçekten merakla bakıyordu. Osmanlı'ya yeni gelen bir kadının doğal olarak bunları bilmemesi normaldi ama anlatacağı şeyleri ise çoğu devlet adamı bile bilmiyordu. Gözleri kısılırken etrafa bakındı ve tekrar kadına döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FEVERAN » Sultan Mustafa
Historical FictionSessizlik derler en büyük ihanetmiş. Ben sessizliği bu sarayda öğrendim Sultanım, tüm benliğime ihanet edilirken, ırkım benden medet umarken ben ise sessizliği öğrendim. Sustum. O ihtişamlı sarayın büyüsü sarmaladı beni, yakutların parıltısı, altınl...