Feveran » 0.6

7.3K 516 154
                                    

6. Bölüm

Oyun

"Zeka ne kadar büyükse,tutkular da o kadar büyük olur."

-Jules Payot

İnsan duygularına hükmedebildiği sürece insandır

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

İnsan duygularına hükmedebildiği sürece insandır. Ve o insan gene arzularını alt edebilirse güçlü bir varlıktır. 

Arzu.

 Ne kadar basit bir kelime lakin tesiri en güçlü zehirden bile daha etkili. Kalpten beyne giden yolda taşlı bir sapaktır arzu. Girdiğinizde; yolunuzu şaşırır, helak olur ve kaybolursunuz. O taşlar bir bir çıplak ayaklarınıza batar ve sizi ilerleyemez hale getirir. Ne zaman ki insan o sapağı görüp şaşmaz işte zaman hükmeder akla. Akıl ise insanın en güçlü varlığıdır. Akıl tahttır. Taht sallanmaz ise mutlak güç korunur ancak. Sen ki; yedi cihanın hükümdarısın, sen... Basit bir arzuya yenilemezsin Mustafa. Kalbine hançer saplasalar dahi yılmazsın bu yolda. Şimdi sallan ve kendine gel!  Ne için burada olduğunu bildiğin bir kadına arzu duymak ancak payitahta ihanettir.  

Genç adam, oturduğu koyu kahve renkli, ceviz ağacından yapılma sapları olan ama rahat bir pufa sahip olan ve yer yer taşlar ile kaplanmış koltuğunda yayılmış kafasını geriye yaslamış tavanı izliyordu. Hafif uzun saçları koltuğun arkasından kıvırcıklığını salmıştı. Kapının tıklanması, açılması ve geri kapanması kısa bir an almıştı.

Petridis odaya ilk defa geldiği için büyük bir titizlikle gezdiriyordu gözlerini etrafta. Çok büyük bir odaydı. Lufis'in odasına daha önce bir çok kez girmişti lakin o ihtişamlı kaledeki kral odası bile bu denli büyük ve güzel değildi. Daha önce de dediği gibi Osmanlı'nın rengi koyu altın sarısıydı. 

Odanın terasa açılan kapılarını boydan boya kırık beyaz tüller yer alıyordu ve bu kısmın neredeyse her yeri mermerden yapılmaydı. Giriş kapısının sol tarafında terasa bakan yerde üstünde usta zanaatkarların uğraştığı belli olan bir çalışma masası ve üzerinde onlarca kağıt vardı. Yerdeki halılar eskitme, kahverengi İran halısıydı. Kafasını karşıya ilk defa çevirmişti ki Sultan Mustafa'nın onu orada, büyük bir oturma yerini andıran koyu sarı koltuklarda beklediğini gördü. Sırtı ona çevriliydi. Petridis derin bir nefes aldı. Odada yoğun bir koku vardı. Ter kokusu. Gözleri yatağı arar gibi gezindiğinde tam sağında, yani terasa açılan kapının karşısında olduğunu görmüştü. Yatakta dağınık bir topluluk vardı. Yere düşmeye yakın olan,  bordo, üzerindeki desenleri altın sarısı olan yorgan tarafından çarşaftaki kan lekesi görünüyordu.

Petridis midesinin bulandığını hissetti. Ciddi anlamda etkilendiği bu adamdan ilk defa tiksinmişti. Ursula denen, hayata aşkla bakan o kıza bu denle kötülük ettiği için tiksindi. Eli sinir ile belindeki hançere gitti. Onu şu anda öldürse, şuracıkta canını alsa ne olurdu sanki? Mavi gözlerinde saf bir nefret vardı. Dişlerini sıkmaktan çenesi kitlenmişti. Birkaç adımı elindeki hançerle attı daha sonra ise mantıklı düşünmediğini fark etti. Bunda terastan gelen soğuk havanın etkisi büyüktü. Hançeri tekrar kınısına yerleştirdi ve boynu iki yana esnetip adama ilerledi. Eğer onu şimdi öldürürse sadece kısa süreli bir intikam alırdı. Sadece ondan! Ama Petridis'in planı daha büyüktü. Onunla beraber onun halkından da intikam almak gibi.  Planlarını bu gece erteledi zira kadınlık(!) kullanma görevini bu gece midesi kaldırmıyordu.

FEVERAN » Sultan MustafaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin