13.Bölüm
Mağlup
Genç adam, yere yığılan bedene bakarken istemsiz tepkiler verdi. Gözleri kısıldı, kirpikleri titredi, sinirle soludu... Uzun zamandır hissetmiyordu içinde bu kıvılcımı. Yer yüzüne sinmiş gece misali kalbini sardı alev. Üzerindeki ipek yorganı hınçla attı ve yerdeki bölük bölük birikmiş kanı umursamadan kadının üzerinden geçip kapıya ilerledi. Sinir ile gelen kuvveti kollarına nüfuz etti; ağır kapıyı tek hamlede açarken kapının kolları apırca sallanmış ve yandaki ağalara çarpmıştı.
Gözleri dönmüş bir halde kendi odasının on metre ilerisindeki odaya ilerlemeye başladı adam. Üzerindeki kırık siyah saten geceliğin önü açıktı ve hızlı yürürlüğünden mütevellit geceliğin önü göğsünün iki yanına açılmış, geniş gövdesini gözler önüne sermişti.
Mermerde yürüdükçe ardından bıraktığı kanlı ayak izlerini gören ağalar ilk başta ne olduğunu anlayamasalar da birkaç saniye sonra bir sorun olduğuolduğu akıllarına düşmüştü.
"Hünkârım ayağınız kanıyor!"
Mustafa, gelen seslere aldırmadan kadının odasının kapsında dayandı, ciğerlerine derin bir soluk doldurdu ardından hızla kapının kollarını tutup kendine çekti ve açılan kapının aralık bıraktığı boşluktan içeriye girdi.
Petridis odanın kapısının destursuz açılması ile beklenmeyen bir boşluk yaşadı, bir iki adım sendeledi lakin daha sonra düşünmeye bile vakit tanımadan kendine gelip yatağın üzerindeki gömleği eline aldı. Zira üzerinde şu an sadece göğsünü saran bağı vardı. Uzun dağınık saçları ve bağ bile dolgun göğüslerini örtmeye yetmiyordu. Mavi gözleri endişe ile parlarken son anda üzerine geçirmişti gömleğini lakin önünü bağlamaya fırsat bulamadan boynundan tutulan el tarafından Osmanlının şaşalı duvarlarına çarpılmıştı. Ağızından ufak bir inleme kaçarken çarpmanın anlık etkisi ile kapattığı gözlerini araladı."Sen!" Bir nefes uzağındaki adam koyulaşmış kehribarları ve gerilmiş yüz hatları ile yanak gamzesini sunar bir halde tükürürcesine bağırmıştı.
"Senin etrafında bir gölge olmama rağmen sen beni alelade bir şekilde tehdit ettin!"
İlk başta her şey hızlı geliştiği için kadın ne olduğunu anlayamamıştı lakin şimdi ise onun neden burada olduğun çözmüştü. Gözlerini kapıdan tarafa çevirdiğinde yerlerin kanlı olduğunu gördü. Bir inansın ölümü ile akan o kan onda gülme isteği uyandırdı. O kan, bu adamı tahrik etmişti işte. Durdu ve nefes aldı alabildiği kadar. Gülmemek için kendini tutu fakat dudağından o asi kıvırma da engel olamadı. Rasha görevini yerine getirmişti.
Gözlerine belirsiz bir ukalalık kattı Petridis.
"Ne dediğinizi anlamıyorum Hünkâr-"
Boğazının daha fazla sıkılması ve hafif bir şekilde de yukarıya doğru uygulanan basınç ile sözlerine yarıda kesmek zorunda kaldı. Nefesi teklemiş, ayakları parmak uçları yere değecek şekilde havaya kalkmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FEVERAN » Sultan Mustafa
Historical FictionSessizlik derler en büyük ihanetmiş. Ben sessizliği bu sarayda öğrendim Sultanım, tüm benliğime ihanet edilirken, ırkım benden medet umarken ben ise sessizliği öğrendim. Sustum. O ihtişamlı sarayın büyüsü sarmaladı beni, yakutların parıltısı, altınl...