Bölüm şarkısı; Tom Odell-Another love
(keyifli okumalar!)
|YOLCULUK İSTANBUL|-8
Bütün organlarımda yankı uyandırıp kulaklarıma ulaşan, karnımın açlıktan guruldayan sesi bir kere daha uyumama engel olunca sıkkınlıkla sağ tarafa doğru yattığım bedenimi sol tarafa çevirdim. Ağladığım için acıyan gözlerimde zorla kapalı tuttuğumdan iyice ağrıyordu. Üç saat bedenimin verdiği tatlı bir mayışmayla uyumuştum ancak, daha sonra açlıktan midemin bulanmasıyla uykum aniden bölünmüştü. Her ne kadar uyumaya çalışsam da derin olan uykum bir kere kırılmış, ne kadar çabalasam da geri gelmiyordu.
Banyodan sonra kurutmadan yattığım saçlarım karışmış yüzüme yapışmış, ılık nefeslerimle iyice yüzüme yapışıyor ve kaşıntı yapıyordu. Sabırsızca ellerimle yüzümdeki saçları tek tek çekmeye çalışırken bu hareketi yaklaşık yarım saattir tek yaptığım şeylerden ikincisi olarak sık sık yapıyordum. Birincisi ise kendi kendime sıkıntıyla bir o yana, bir bu yana dönüp sürekli yatakta kıpırdanıp durmamdı. Bir de yetmezmiş gibi açlığımdan gelen mide bulantısı da beni iyice rahatsız etmeye başlamıştı.
Derin bir nefes aldığımda en sonunda yatakta kurmuş olduğum ve delirmeme sebep olan bu hareketlerime dayanamayarak ellerimle yataktan destek alıp doğruldum. İki kol dirseklerimi bacaklarımın üstüne koydum ve dudaklarımı birbirine bastırıp etrafta dikkatli bakışlarımı sürdürerek, açlığıma çözüm bulmanın yollarını aradım.
Lakin hayat yine benden yanaydı ki, odada yenilmeyi bırak; sürahi de bir yudum bile su yoktu. Tek bir çözüm vardı, o da: aşağıya inip birkaç şey atıştırmaktı, en azından midemde ki bu dalgalanma hissini biraz olsun yatıştırana kadar. Ve bir de lanet edeceğim kadar boğazıma yapışmış tedirginliğim vardı, bu da geçen seferki gibi Baran'a veya herhangi birine yakalanma riskini önüme sunuyordu. Yine bir kedi gibi gizlice mutfağa girip yakalanmak ve o utancı yaşamak istemiyordum. Fakat başka çarem de yoktu. Gün boyunca iki dilim ekmek arası domates ve peynir yemiştim.
Ah, bir de yoğun bir strese maruz kaldığım gerçeği de vardı. Kendimi alıştırdığım bu ruhsal çöküntülere daima yememek değil de aksine bizzat kendimi yemeye vererek uysal bir terapi uygulamıştım. Şimdi ise tam da ihtiyacım olan buydu, yemek, yemek istiyordum. Karnımın sesini bir kez daha duyarken sıkıntıyla oflayıp üstüme banyodan sonra üşüdüğüm gerekçesiyle sarmaladığım yorgandan kurtularak yataktan çıkıp kapıya yöneldim. Elimi kilitlemiş olduğum kapının anahtarına götürürken ses çıkmaması için gayret ettiğimde istemsizce bedenimin gerildiğini hissediyordum.
Alt tarafı yemek yiyeceğim için bu kadar gerileceğimi bilseydim kesinlikle çantamda veya odanın herhangi bir alanında yiyecek bir şeyler koymayı asla ihmal etmezdim. Ve bugünden sonra bildiğim, aklımın bir köşesine kırmızı kalemle not aldığım şeylerden birisi de kesinlikle bu olacaktı. Kilidi sağa çevirdiğim an pek fazla kulak tırmalamayan ince tok sesi seçebilirken kapının kulpunu da aynı yavaşlıkla aşağıya eğdim. Açtığım kapının ses çıkarmaması ve geri dönecek olmamı hesaba katarak kapıyı açık bırakıp, çıplak ayaklarımın karşıdaki merdivenlere doğru yönelmesine izin verdim. Bir basamak aşağıya indiğimde sanki izleniyormuş hissine kapılıp etrafıma baktım. Tavanda az ışık veren gece lambaları işimi görmezken tekrar önüme dönüp hızlı ve dikkatle inmeye başladım.
Mutfak kapısı görüş alanıma girdiğinde sanki, ulaşamayacağımı sandığım bir hayale kavuşacak olmamın verdiği hevesle heyecanlanmıştım. Üstelik açık kapısı beni iyice teşvik ediyor, neredeyse bir çocuk gibi ellerimi çırpacak ve kendi eksenimde dönecektim. Bu düşüncemi sineye çekerek vakit kaybetmeden direkt içeriye girdim. Bir an duraksayıp sevincimi yaşayasım gelse de açlığım daha ağır basıyordu, buzdolabına ilerleyip kapısını açtım. Anında yüzümü hedefleyen buzdolabı ışığıyla gözlerimi alıştırmak için kırpıştırıp, elimle önümde olan siyah zeytin ve yanındaki peynir dolu olan tabağı aldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YOLCULUK İSTANBUL
Teen Fiction"Sen..." dedi. Sesi tonlarca acının kefareti gibi omuzlarıma düştü. "Sen bu şehre hiç gelmemeliydin! " - Wattpad'da 'Yolculuk İstanbul' adlı ilk ve tek kitaptır!