#Bölüm Şarkısı: SOEN-River
Merhabaaa! Uzun zaman oldu gibi... Ama merak etmeyin uzun ve güzel bir bölüm oldu. Aslında planlarımda daha da uzun yapmak vardı. Sonunu daha farklı bitirecektim ama sizi daha fazla bekletmek istemedim :) Neyse fazla uzatmayayım...
Satır arası yorum yapmayı unutmayın lütfen, hepsini okumak istiyoruum :)
Keyifli okumalar...
|YOLCULUK İSTANBUL|-48
Odanın içinde her bir göğsün kabarmasıyla gelişen bir sessizlik vardı. Aralık olan dudaklar, ardı ardına kesilmeyen nefes alış sesleri, aynı zamanda büyük bir kıyametin habercisi. Bu... fırtına öncesi sessizlik değildi, bu fırtınaydı; lakin sesini çıkaramayacak kadar güçsüz kılınan bir lodos vardı.
Herkes haykırmak istiyordu, bağırıp çağırmak hatta herkes birbirinden hesap sormak istiyordu; ancak söylenen cümlenin ağırlığı kimseye bu hakkı tanımıyordu.
Hele ki Damla...
Gözleri benim üzerimde daha ne kadar nefrete bürünebilir diye soracak kadar kötü bakışlarını sürdürürken nefes alışverişleri sıklaşmış, gözyaşları sicim gibi akıyordu. Elleri yumruk olmuş, bedeni titreyerek gerilmişti. Baran'ın sözleri ona oldukça ağır gelmişti, kendisini bir seçimin içerisine dahi koymadan öfkeyle bana bakmıştı. Nasıl seçim yapabilirdi ki? Baran ona asla kabul etmeyeceği ancak benimle aynı konuma düşeceği bir teklif sunmuştu. O ise sanki teklifi sunan benmişim gibi bir caniye bakar gibi bana bakıyordu. Halbuki bana da aynısını yaşatırlarken, yaşatan kişiler onun gözünde hala melek denecek kadar masumdu.
Arkasındaki Doğan ise şaşkındı, fakat bu bile soğukkanlılığını örtmediği gibi elindeki silahı bir saniye olsun indirmemiş, gözlerimin içine bakmaktan başka bir şey yapmıyordu. Evdeki sistemden bir haberdi, büyük ihtimalle kamerayı da fark etmişti ancak adamlarının çoktan kamerayı bloke ettiklerini düşünüyordu. Şimdi ise ne kadar şaşırsa da bu kısa sürmüş, çoktan bir seri katilin özelliklerini vücuduna aşılamıştı.
Bu defa gözlerim yavaşça odanın bir yerine yıkılmış, sesi kesilmiş Serkan'a kaydı. Sadece tek bir duygu gördüm. Mimikleri, gözleri öylesine yoğun bir şekilde Doğan'ın eline kitlenmişti ki, onun her an beni vuracak korkusuyla nefes almasına sadece acıdım. Az önce beni öldüreceğini düşündüğü Damla'ya karşı olan çırpınışını asla unutmayacaktım. Aynı zamanda Damla'yla anlaşıp beni yurt dışına kaçırma planını da...
"O..." diye fısıltıyla çıkan sesle dikkatim yine ağlayan Damla'ya yöneldi. Sertçe yutkundu, gözlerini art arda kırpıştırarak başını sağa sola salladı. "O benim babam. Onu öldürmene nasıl izin veririm? Bunu nasıl yapmana izin veririm?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YOLCULUK İSTANBUL
Roman pour Adolescents"Sen..." dedi. Sesi tonlarca acının kefareti gibi omuzlarıma düştü. "Sen bu şehre hiç gelmemeliydin! " - Wattpad'da 'Yolculuk İstanbul' adlı ilk ve tek kitaptır!