#BÖLÜM ŞARKISI: Cem Adrian-Kanarım
(Bir daha ki bölüm 450 oy ve 600 yoruma gelecektir canlarım, lütfen satır aralarını boş bırakmayalım, hepsini okumak istiyoruum. Keyifli okumalar❤)
|YOLCULUK İSTANBUL|-39
Tanrı kulunu yaratırken omuzlarına koyacağı ağırlık kadar da acılı bir kader yazarmış. Ardından kader defterini kapatır, insanoğlunun yüreğine koyarmış. Kader bir insanın yörüngesi belli olan çizelgesidir derler. Yönümüz belliyse, canımızın yanacağı belliyse neden isyan edince günah kazanıyoruz? Yüreğimize baskı uygulayan kader defterindekiler alın yazımızsa, tanrı neden bizi acılarla sınıyordu? Halbuki acı insanı güçlendirir derler, neden beni zayıf kılıyor? Birinci adımda düştüğümüz, ikinci adımda kanadığımız; üçüncü adımda ise kalktığımız zaman güçlü oluyorduk. Bense üçüncü adımımda değil, bininci acımda güçlü olmuş ve düştüklerimden sonra yaralarımın kapanmasına dahi izin vermeden kalkmıştım. Sonu kan kaybıydı, sonu yaşam kaybıydı.
Üstüme giydiğim siyah, baldırlarıma uzanan salaş kazak ve kalın taytla İstanbul'un soğuk havasına uygun giyinmiştim. Saçlarımı tepeden sıkı bir at kuyruğu yaparken makyaj masasının üzerindeki telefonumu alarak bulunduğum odadan çıktım. Son iki aydır yaşadığım bu ev bana fazlasıyla garip gelmesinin yanında oldukça kafa dinleyici ve yol gösterici de oluyordu. Son iki aydır bu evde ara sıra İstanbul'a taşınmış olan amcam ve yengemin ziyaretleri haricinde yalnız yaşıyordum. Öyle ki, barıştığım öz annemin ısrarlı tekliflerini yok saymış ve burada kendi isteğimle bulunmak istemiştim. Belki ileride, ama çok ileride onlarla yaşardım. Kim bilir?
Küçük bir evdi. Keza benim için büyük bile sayılırdı. Güvenilir bir siteden Kemal beyin ısrarları üzerine tutmuş olduğum ev, ikinci katta ve iki oda bir salona sahipti. Geldiğimde zaten döşeli olan bu evin geçici olduğunu bildiğimden dolayı eşyalarını değiştirme gereksinimi duymamış, bir şekilde yaşıyordum. Tek ama bir yanı oldukça kırık. Geldiğim salondan dün rastgele fırlattığım siyah kabanıma ulaşırken bugün kardeşim Deniz'in doğum günü partisi olduğunun bilinciyle giydim. Hayat öyle garipti ki, yirmi yıl sonunda öz kardeşimin doğum gününe katılma şerefine nail olacaktım. Bu düşüncemle yüzümde bariz bir şekilde belli olan fakat benden başka kimsenin göremediği alaylı bir gülümseme belirdi.
Evin dış kapısına ilerlediğim zaman portmantonun üzerine dün koyduğum hediye kutusunu almış ve botlarımı giyerek evden çıkmıştım. Merdivenlerden inmeyi tercih ederken yaklaşık yarım saat öncesinde çağırdığım kişi beni kapının önünde bekliyordu. Dış kapıdan çıktığım anda gülümsedim ve siyah, spor arabanın şoför koltuğuna oturmuş açık olan camdan şefkatle bana bakan adamı daha fazla bekletmemek kaydıyla hızlı yürüdüm. Sonunda geldiğim arabanın ön kapısını açarak koltuğuna yerleştiğimde vakit kaybetmeyerek emniyet kemerimi taktım ve bana bakan adama hitaben konuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YOLCULUK İSTANBUL
Novela Juvenil"Sen..." dedi. Sesi tonlarca acının kefareti gibi omuzlarıma düştü. "Sen bu şehre hiç gelmemeliydin! " - Wattpad'da 'Yolculuk İstanbul' adlı ilk ve tek kitaptır!