#BÖLÜM ŞARKISI: Evanescence- Lithium
SATIR ARASI YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN CANLARIM, KEYİFLİ OKUMALAR...
|YOLCULUK İSTANBUL|-34
Yalan neydi?
Kandırılmak mıydı, yoksa sadece gerçeği söylememekten mi ibaretti? Bence kandırılmaktı. Yoksa bir insan karşısındakine neden yalan söyleme gereği duyardı ki? Onu kandırırdı, onu üzerdi ve ona söylemezdi. Yalan acizlikti; insanların gerçeklerden korkup kaçtığı karanlık, hastalıklı ve esir edilmiş bir zindandan başka bir şey değildi, olamazdı.
Yalan kötüydü, yalan zehirdi.
Ve ben çoktan o zehre bulanmış, koca bir kazanın içinde ruhumla beraber fokur fokur kaynayarak tamamen ona karışıyor, onunla bütün olmaktan kaçamıyordum.
Acılarımın nehrine kapılıp sürüklenirken yaşadığım onlarca talihsiz olayın, küçüklüğümün meftun olmuş anılarında boğuluyordum. Nehir beni uçsuz bucaksız bir bilinmezliğe götürürken ben orada her şeyin aslını bildiğim halde, bilmezlikten geliyor bir nevi kendi gerçeklerimden kaçıyordum. Veyahut korkuyordum. Deli ve acizliğimin göstergesi olmuş büyük bir savunmasızlığımla.
Geçip giden yolları izlerken donuk bakışlarım bütün vücudum gibi bütün her yeri de buzdan bir kütleye dönüştürmüştü sanki. Her şey donmuştu; bütün güzel anılar, bütün gülümsemeler, bütün yaşayışlar... Sadece benim on dokuz yılımın acısı yüreğimin tam ortasına bir mızrak gibi saplanmış, canhıraş bağırışlarım kulaklarımda çoktan yankı yapmaya başlamıştı. Bugün gitmiştim, onunla konuşmuş bana açılmasını, gerçek denilen kavramın her neyse bana anlatmasını istemiştim ancak şimdi düşününce öyle çok pişman olduğumu hissediyordum ki...
Ben reddedilmiştim, onun tarafından, kendi annem tarafından....
Yıllarca umutlarımla beslediğim öksüz çocuğun başının bugün bir kılıca kurban gittiğini öylesine net, öylesine canım yanarak hissediyordum ki; bedenimi diri diri yakmışlar da, kül olmuş ardından yanıklarımın acısı geçmeden tekrar hayata gelmiş gibiydim. Öyle taze hissediyordum ki yaralarımı; boğazıma oturmuş bir yumru vardı. Kederime, göz yaşlarıma düşman olmuş nefes aldığım her an boğazıma kene gibi yapışıyor, göğüs kafesimin ihtiyaçla zonklamasını sağlıyordu.
İstanbul...
Ben sana gelmiştim de, sen niye bana iyi gelmeyi hiç denemedin?
Ama yine de teşekkür ediyordum bu şehre, hem de öyle minnetle öyle hayranlıkla ki...
Ben buraya öksüzlüğüme, yıllardır eksik kalan sevgisizliğime deva aramak için gelmiştim, bir kişide aramak için gelmiştim ancak bu şehir bana onun acımasızlığı karşısında şefkati Baranla buluşturup getirmişti. Bir kez daha şükrettim, binlerce kez daha diledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YOLCULUK İSTANBUL
Novela Juvenil"Sen..." dedi. Sesi tonlarca acının kefareti gibi omuzlarıma düştü. "Sen bu şehre hiç gelmemeliydin! " - Wattpad'da 'Yolculuk İstanbul' adlı ilk ve tek kitaptır!