Yİ/17. BÖLÜM

26.7K 1K 127
                                    

#BÖLÜM ŞARKISI ;LP- LOST ON YOU

(KEYİFLİ OKUMALAR...)

|YOLCULUK İSTANBUL|-17

Sitedeki güvenliğin eline sıkıştırdığım anahtarla, adam bu atağımı beklemiyor olacaktı ki şapkasının altında ki gözleriyle bana şaşkınca baktı. Adamın bu davranışına anlayışla zorlukla tebessüm ettim, açıklamak amacıyla konuştum.

''Bu anahtarla beş dakika sonra Pınar hanımların kapılarını açarak onlara verir misiniz?'' diye sordum, aceleyle. Bu durumu izah etmenin uzun olacağını düşünerek adam daha cümlemi kavrayamadan, devam ettim. ''Bu anahtarı Pınar ve Merve hanımların dairesine bırakın, lütfen!''

Ardından beklemeden sitenin dev demirli kapısından koşarak çıktım. Telaşla etrafıma bakarak taksi görmeye çalıştım ancak bulunduğum yolun bir cadde olmaması bu isteğimi şiddetle gölgeliyordu. Geçen arabalardan taksi göremezken dudaklarımı ısırarak bilmediğim yöne doğru koşmaya devam ettim. Nefes alışverişlerim ciğerlerimi zorluyor, çenem sinirden kasılıyor aynı zamanda Bahriye teyzenin anlattıkları aklıma geldikçe delirecek gibi oluyor, dudaklarımı hırsla kemiriyordum. Tırnaklarım yumruk olmuş elimin içinde birkaç iz bırakırken, artık koşmaktan isyan eden fazlasıyla yorgun olan bedenimi dizginlemek amacıyla bir duvara yaslandım.

Düşündükçe çıldırıyordum, sakin kalamıyordum!

Beynimde ki sinir damarlarım aniden infilak eden bir bomba gibiydi. Her zerresini bütün organlarıma sıçratmış ve geri dönüşü olmayan bir sinir savurarak hareket etmemi sağlıyordu. Öyle ki evden nasıl çıkmıştım, onu bile hatırlamıyordum. Tek bildiğim ve parça parça zihnimde yer edinen bir şey vardı ki, o da telefondan Atabeylerin şirketinin nerede olduğunu bulmak ardından kapıyı kızların gelmemesi için üzerlerine kilitleyerek çıkmaktı.

Yaslandığım duvardan henüz bir dakika daha geçmemişti ki, tekrar hareket edeceğim sırada yolun başında görünen sarı arabayla bu durumumda sevinecektim. Elimi kaba bir şekilde yola savurarak taksiye işaret verdim. Sinyali almış gibi önümde duran taksiye, daha durmadan binmiştim neredeyse. Elimde sıkmaktan kırılacak dereceye gelmiş, ekranı hala gideceğim yerin resmi, iletişim ve ulaşım bilgileriyle açık olan telefonu ellili yaşlarda olduğu belli olan amcaya verdim.

''Amca şu telefonda yazan adrese götürür müsün?'' dedim aceleyle. Amca aniden binmiş olmama ve aceleyle konuşmamı kavrayınca, elimle uzattığım telefonu alarak anlayışla konuştu.

"Acele bir yere mi gideceksin kızım?" diye sorduğunda cevap olarak başımı hızla salladım. ''Tamam kızım.'' dedi. Tekrar başımı sallayarak, sinirden dolup dolup akmayan gözyaşlarımı tekrar geri göndererek tırnaklarımı kemirmeye başladım.

Amcamın hastanelik olma görüntüsü beynime bir zehir gibi sızıyor, yüreğim her o anı hayal ettiğimde daralıyordu. Hele ki bunun o kadın yüzünden olması beni delirtiyor, beyin fonksiyonlarımın şişmesi kadar büyük bir baş ağrısıyla, nefreti önümde diz çöktürüyordu. Telefonumun sesi kulaklarıma usulca ilişirken sabırla gözlerimi kapatarak, açtım. Kızlardı, çıktığımdan beridir bini aşkın mesaj ve cevapsız aramalarla doluydu telefonum. Onlar bile benden bu hareketi beklemiyor, krizin eşiğinden döndüğüm için yorgun olduğumu zannediyorlardı.

Fakat öyle olmadı, çıktığımdan beri beynimin bir köşelerinde saklanan ismi amcanın ağzından duymuş, bana öylece telefonu uzatmıştı.

''Kızım, Baran diye biri arıyor seni. Al da aç şu telefonu.''

Bana uzattığı telefona ilk defa görmüş gibi bakarken amca da beni açmam için teşvik ediyor, ısrarla almam için elini hareket ediyordu. Tırnaklarımı kemirdiğim ağzımdan çekerek telefonu alarak, açtım. Kulağıma yasladığım telefona doğru kendime engel olamayarak yüksek sesle konuştum.

YOLCULUK İSTANBULHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin