Can siyah atının üzerinde gözlerini kapatmış bütün asaleti ile boy gösteriyordu. Ama içinde kopan hasret rüzgarını söylediği türkünün her bir satırında adeta haykırıyordu.
Karlı kayın Ormanında yürüyorum geceleyin
Karlı kayın ormanında yürüyorum geceleyin
efkarlıyım efkarlıyım elini ver nerde elin , Efkarlıyım efkarlıyım elini ver nerde elin.
Memleket mi yıldızlar mı gençliğim mi daha uzak, memleket mi yıldızlar mı gençliğim daha uzak
Kayınların arasında bir pencere sarı sıcak Kayınların arasında bir pencere sarı sıcak.
Ben ordan gecerken biri amca dese gir içeri Ben ordan geçerken biri amca dese gir içeri
Girip yerden selamlasam hane içindeki beni Girip yerden selamlasam hane içindeki beni
Yedi tepeli şehrimde bıraktım gonca gülümü Yedi tepeli şehrimde bıraktım gonca gülümü
Ne ölümden korkma kayın ne de düşünmek ölümü Ne ölümden korkma kayın nede düşünmek ölümü ..
Can atının üzerinde gözlerini kapatmış bu hasret dolu sözleri mırıldanıyordu. Hasretti toprağına.
Çölün ortasında Kayın ormanında olduğunu hayal ediyor sıcağın kuruttuğu toprak kokusunda kendi memleketini koklamaya çalışıyordu.
Adamı Cabbar parlak atını biraz hızlandırarak ağasının yanına sürdü."Ağam çölün ortasında orman türküsü nereden geldi aklına yahu!" diye kıkırtı ile sordu.
"Memleket hasreti çekmeyen bilmez." diye söylendi.
Cabbar esaslı bir adamdı. Iki yıldan fazladır Can'ın gözü kulağı olmuştu. Irakta ki işlerine başladığından beri sürekli Can'ın yanındaydı ve Can'ın anlattığından fazlasını bilmiyordu. Sadık güvenilir bir adamın bütün özelliklerini fazlası ile taşıyordu.
"Kusura bakma densizlik ettim."
Can "etmedin !" derken terden ıslanmış foşunu başında çekip boynunu sildi.
"sana sorabilme iznini ben verdim,yoksa soramazdın." diyerek atının saçlarına eğildi.
"Ağam çölde eğlence varmış, çadır kurmuşlar çöl ağası Nedim senide davet ettiğini söyledi. "
Can ,kaşlarını çatarak " şu eşkiyaya Ağa deme,"diyerek dişlerini sıktı.
"Ağız alışkanlığı ağam , " diyerek atının eyerlerini sıktı.
Can , Cabbar'a dönerek " gidelim bakalım , Davete icabet etmemek olmaz," diyerek atının eyerlerine asılıp ayaklarını karnına vurarak hızlandı."severim o eşkıyayı, en azından sinsi değil," diyerek atını hızlandırdı.
Atını öyle hırsla sürüyordu siyah at çölde bir kum incisi gibi parlıyordu. Yelerinden süzülen terler yelerinin bir kırbaç gibi gergin teninin üzerinde şaklıyordu. Can, bir kaç aydır Irakta bu çölde yaşıyordu. Babası ile tartıştıktan daha doğrusu abisine ağzındaki kan tadından bahsettiğinden beri o kanı tükürmemek için buraya kaçmıştı.Babasını abisinin taciz etmeye devam edeceğini biliyordu, ama ağzındaki kan tadının kendi kardeşinin kanı olmaması için uğraşıyordu.
Bu elbet olacaktı , babası ölünce bundan kaçış yoktu ama Can birde bu yükün altına girmek istemiyordu. Buna da ayrı vicdan azabı çekiyordu ya neyse!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CAN AĞA bir deli rüzgâr ...(bitti!)
General FictionBiTTi! "Allah güney rüzgarına arap atını yaratmasını buyurmuş,öyle olsun demiş rüzgar.. ardından bir rüzgar yaratıp atın yelesine bağlamış ki; nereden geldiğini unutmasın istemiş, at o kadar kurnaz o kadar hızlıymış ki kimse üzerine binmeyi...