keyifli okumalar...Bölüm günleri salı olmakla birlikte yeni bölümün erkenden göndereyim dedim... ♥♥
Bakışlarını birbirlerin de iki saniyeden fazla birbiri üzerinde durmazken ilk bakışını kaçıran İbrin oldu.
Can üstüne düştüğü koltuk değneğini sıkıntı ile sıkarken İbrin titreyen parmaklarını Can'ın koluna doladı. Can beklemediği yardım karşısında şaşkınlık ile tekrar Ibrin'e dönünce ıbrin başı ile onaylayarak ona destek oldu. Sağlam ayağının üzerinde koltuk değneğinden de destek alarak doğruldu.
"Birşey mi istediniz yaralı haliniz de neden kalktınız?" Titreyen göz bebeklerini telaşlı nefesiyle iyice ortaya çıkaran Ibrin'e bakan Can , " ben - ben sadece hava almak istedim."dedi.
senin sesinin peşine düştüm. Yerimde duramadım. Avcının ala geyiğinin izine düştüğü gibi bende senin sesine düştüm. dudaklara dökülmeyen kelimeler dilde dişlere mahkum olurken İbrin güzel gözlerini kısarak karanlığın içinde ki bildiği haneleri taradı ve nefes vererek konuştu.
"Güzeldir Diyarbakır'ın havası." dedi geri çekilirken ve ekledi "Şey neyse ben gitsem iyi olacak ."dediğinde Can da tedirgin oldu. Ne hakla dur gitme kal diyebilirdi ki o sesini bir kez daha duyayım duyup unutayim...
Ibrin merdivenlerden inerken Can sessizce arkasindan bakti. Can sessiz kalandı iki cümle kuramadan kız yanından gitmişti, davranışlarında ki tuhaflıkları kendi de fark ediyordu ama kendine dur diyemiyordu. belki de kaderi sahneye çıkmıştı.O bir yabancıydı.
öyle kalmalı, öyle davranmalıydı...
İbrin merdivenlerden indiğinde merdivenlerin yanında duran koltuk değneğini gördü eline aldı ve geri döndü, tam merdivene adım atmıştı ki durdu ve düşündü bunun yanlış olduğuna karar verdi. İki elinde sıktığı koltuk değneğini Can'ın odasının kapısının önüne bırakarak kendi odasına giderken daha hızlı davrandı elini kalbine koydu nefesini alıp verdi üzerine değiştirip geceliklerini giymek üzere dolabına yöneldi eline aldığı kıyafetler Yatağın üzerine düşerken Ibrin'in tek düşündüğü babasının onu kiminle evlendirecek olduğuydu başka hiçbir şey düşünmüyordu az önce başka bir adamla terasta yalnızdı o adamla orada olmaktan rahatsızlık duyardı normalde ama kafasındaki sorular onu hayattan ve kaçındığı yanlışlardan koparıyordu.
Sabah olup yine koşuşturma başladığından Konak'ta tatlı bir telaş oluyordu sofralar kuruluyor;çaylar demleniyor ,sıcak ekmekler pişiriliyordu. Sütün ,meyve-sebzenin en tazesi peynirin en iyisi her şeyin en iyisi güzeli özellikle Can için hazırlanıyordu.
Pekmez'in babaannesi köşesinde oturmuş gelinlerinin koşuşturmalarını ve birbirlerine olan kıskanç bakışlarını izliyordu .
Henüz on yaşında olan en küçük gelininin en küçük kızı Nurdan'i yanına almış sofranın kurulmasını beklerken biraz ilerde Mahi'in Ela'yı sıkıştırmasını kızgın bir ifade ile izliyordu Mahi,her zamanki gibi işten kaçmak isterken Elayı ortaya sürüyordu. Ela da bir itiraz etse bir mecbur kalıyordu.
Mahi sonunda dayanamayıp,"pekmaz Ablam nerede Gelmedi mi daha annesinin konağından?" dediğinde Zirav hanım bu işin uzamasına dayanamayarak Mahi'in annesi Gülistan'a kaş göz yaptı Gülistan hemen anlayıp Mahi'yi kolundan yakaladı;" öbür odada işimiz vardı çarşafları değiştirdiniz mi?" Diyerek ikisini de götürdü.
Odaya soktuğu kızlarını karşısına aldı,
" aklınızı başınıza alın siz kardeşsiniz kardeş! birbirimizi koruyup kollayacağınıza daha laf veriyorsunuz millete Peyker ve Ayşe ye karşı beni küçük düşürüyorsunuz daha çocukların idare edemiyor, evi Nasıl idare edecek ?diye laf söylüyorlar arkamdan ,"diyerek uyardı kızlarını Ela başını önüne eymiş annesinden yediği azarın sonlanmasını beklerken Mahi de ;" Aman Anne nasıl olsa Asaf Abim ağa olacak Sen de anası olacaksın senin sözün geçecek her türlü bu konuda Kendini çok yoruyorsun gerek yoook!" diyerek keyifle bilmiş bilmiş kıkırdadı .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CAN AĞA bir deli rüzgâr ...(bitti!)
General FictionBiTTi! "Allah güney rüzgarına arap atını yaratmasını buyurmuş,öyle olsun demiş rüzgar.. ardından bir rüzgar yaratıp atın yelesine bağlamış ki; nereden geldiğini unutmasın istemiş, at o kadar kurnaz o kadar hızlıymış ki kimse üzerine binmeyi...