Can, arkası dönük bir vaziyette konuştu."Her ailede bir iyi , bir kötü vardır ama en kötüsü Günah keçiliği yapmak masum insanların omuzlarına hak etmediği sorumluluklar yüklemek." dedi. ve daha fazla beklemedi.
Can , öylece bırakıp çıktı. odasındaki büyük terasa attı kendini.Kendine itiraf etmesede aile özlemi çekiyordu. Annesini küçük yaşta kaybetmişti babası Cemre ve onu hem ailesinden hem de memleketinde men etmişti her ikisini de , hemde kim için ! ciğeri beş para etmez bir adam için, abisi için. Çok kızıyordu Can , hemde çok içerliyordu ama eli kolu bağlıydı. Memleketine dönse abisi huzur vermezdi biliyordu. Burada işleri iyiye gidiyordu. çoğu fakire ekmek kapısı olmuştu Can , her geçen gün çalışan sayısı artıyor , işleri akıl almaz bir hızla ilerliyordu.
Can, düşündükçe dişlerini sıkıyordu.Nefesi kesiliyor, gözleri doluyordu. çölün uçsuz bucaksız karanlığına bakarak haykırmak onun için sıradan bir ritüel haline gelmişti. Yine öyle büyük bir nida attı ki halâ sofrada şaşkın şekilde oturan Ahuzar, irkilerek oturduğu yerde sıçradı.
Genç kadın bu adam da kendinden izler gördü. Oda içten aileden yaralıydı. Belli ki oda benim gibi yapayalnız diye düşündü. Belki acı bir kaza da kaybetmişti ailesini. Belki de daha fazlası, Kim bile bir ki! Ahuzar omuz silkerek oturdugu yerden kalktı. Sızlayan ayağını hafif çekerek masayı toplamaya başladı. Ister istemez Can'ı düşünüyor iç geçiriyordu. Kendini bu çöle hapis edecek kadar ne derdi var diye düşünmeden edemedi.
Ama bir yandan da hiç olmadığı kadar mutluydu Ahuzar, ilk defa artık bir yemek yememiş bir sofrada önemli biri gibi geniş geniş oturmuştu. Belki evlense evinin hanımı olsa kendi evi ocağı olsa onu seven bir kocası sevgi ile sarılan çocukları olsa oda bugüne kadar böyle bir sofrada oturabilirdi. Yine olurdu belki çok geç değildi.
Günler Ahuzar için sakinlik içinde geçiyor , Ahuzar hiç olmadığı kadar kendini mutlu hissediyor ve bu rahata alışmak ister bu halde hissediyordu kendini. En işlerine alışmış deneme yanılma yöntemi ile mutfakta bulduğu yemek kitabından değişik bir kaç yeni yemek bile öğrenmişti.
Can'ın odasını ilk defa temizlediği gün etrafı incelemekten akşama kadar temizliği anca bitirmişti. Yatağın başında asılı duran kılıç ve hançerleri incelerken kendini kaybetmişti. Her halinden çok değerli olduğu belli olan taşlarla kaplıydı. Ahuzar , Can'ın hayatında kaldıkça daha çok için çekildiğini hissediyordu. Ve Can'ın hayatına gizli bir hayranlık duymaya başladı. Kendine kızıp durdurmaya yerini kendine bildirmeye çalışsada bu heyecana kapılmak onun hoşuna gider olmuştu. Gömleğini ütülerken askıya asıp içinde Can'ı hayal eder bir halde bulmustu kendini bu tuhaf duygular Ahuzar'ı çevrelerken, Can işlerine yoğunlaşmış eski düzenine geri dönmüştü.
Ahuzar'ı fazla.düşünmeye çalışıyor, onu da yanında çalışan diğer inslanlar gibi görmeye özen gösteriyordu. Can'a da bu yakışırdı. Koruması altına aldığı diğer çalışanlar gibiydi işte.
Can, eve erken gittiği günlerde artık yemeğini yalnız yiyordu. Terasta kurulmuş sofrada koyduğu iki duble rakısını Ahuzar'ın birbir emekle yaptığı mezeler ile birlikte yavaş yavaş yiyordu.
Cabbar " Ağam müsait misin?" diye elinde sıktığı şapkası ile içeri girdi. ince tabanlı sandeletleri olan ayağını bir adım öne atarak Can'a baktı.
Can, başını kaldırarak yan bir bakış attı."ooo Cabbar ağa kaynanan seviyormuş , " diyerek gülümsedi ve eli ile yer göstererek onu masasına davet etti.
"tanısaydı severdi belki "
"severdi tabi senden iyi damadı nereden bulacaktı."
Cabbar gülerek ," keyfin yerinde "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CAN AĞA bir deli rüzgâr ...(bitti!)
Ficción GeneralBiTTi! "Allah güney rüzgarına arap atını yaratmasını buyurmuş,öyle olsun demiş rüzgar.. ardından bir rüzgar yaratıp atın yelesine bağlamış ki; nereden geldiğini unutmasın istemiş, at o kadar kurnaz o kadar hızlıymış ki kimse üzerine binmeyi...