keyifli okumalar...
3366 kelime
herkese teşekkür eder wattpat'e burada veda eder gözlerinizden öperim....
.
.
.
şaka şaka daha ne hikayeler var bende :)
Esra cadısı bunu da yazdım unutmam... onun için yazılmış bir bölümdü ama olmamayı tercih etti.
bundan sonra hikayeye
cemre &murat
kürşat&zeynep çiftide eşlik edecektir... ilginiz için teşekkür ederim.
Can ağa #41 ssırada bunun için emeği geçen herkese çok teşekkür ederim.
Ailenin erkeklerinin bulunduğu odaya Zirav hanım, Dilay ve Gülistan'ın da katılmasıyla kız isteme merasimi başlayacaktı. hanımlar kapıya daha yakın otururken elin de tepsiyle başı yerde Pekmez, derin bir nefes alarak eşikten adımını attı.
Pekmez, Cemre ile birlikte utana sıkıla pişirdiği kahveleri misafirlere ikram etmek için içeri girdiğinde kahveyi önce kime vermesi gerektiğini bile bilmiyordu, bir an göz göze geldiği Dilay kızın mahcubiyetini anlayarak aşiret büyüğü olarak davet edilen Salih ağayı işaret etti. genç kız büyük bir mahcubiyetle kahveyi ona ilk ona vererek sırası ile herkesin önün de gümüş tepsiyi gezdirdi. En son Can'a uzattığı tepsiyi hiç Can'a bakmadan kahve fincanın önünden alınmasıyla başını hiç kaldırmadan hemen hanımlara uzattı.
başını kaldırma isteği içine bir türlü gelmiyordu.
Can, Pekmez içeri girer girmez hemen başını çevirip bakmıştı ama bir türlü genç kız ile göz göze gelemedi bakışlarını Pekmez'i takip ederken Pekmez onun gözlerine bir kez olsun bakmamıştı.
Genç kızın yüzü bembeyaz parmak boğumları oldukça beyazdı kendini oldukça kastığını düşündü kahveyi alıp dudaklarına götürürken, ağzına gelen tat hiç beklemediği tattı.
kahve gayet şekerliydi...
Can, Yanın da oturan Murat'ın kolunu dürterek"içsene kahveni "dedi ,
"içeceğim oğlum dur iki dk."diyerek deli ediyordu ama farkın da değildi Karısını aramakla meşguldü içerde Davut da olduğu için içeri giremeyen Cemre, Can'ın isteme törenini kaçıramazdı. bunun için Murat'ın canını sıkmamak için isteme başlayınca beni ara demişti. Murat aramayı yapıp telefonu yanına koyarak ,bir yudum içti, Merakla onun kahvesini içmesini bekleyen Can'ın tuhaf bakışlarını yeni fark eden Murat,"ne bakıyorsun oğlum bana değil kapının orada dikilene bakacaksın,"diyerek bir yudum daha aldı kahvesinden.
"nasıl oğlum kahven söylesene?"
"kahve işte ne bekliyorsun, bildiğin şekerli kahve..."diyerek telefonunu tekrar eline aldı.
Can bu sefer de sol yanın da oturan Kürşat'ı dürterek "kahven güzel mi?" diye sordu,
"cıks,"diye bir ses çıkarınca elin de ki fincanı uzatıp o benim diyecekti. Nedense Pekmez'in heyecandan kahveleri karıştırdığını düşünüyordu.
"şekeri az olmuş, bunu Zeynom yapsaydı elinden lokumları bir bir alsaydım..."diye konuşmaya devam ettiğinde Can'ın hayal kırıklığı tarif edilmezdi. Herkes bir bir kahvesini içip yanların da ki boşluğa bırakırken Can da kafasına şekerli kahvesini dikti,
tuzlu kahve niyetine,,,
Babası Ali ağa kahvesini önündeki sehpaya bırakarak boğazını temizleyerek,"sebebi ziyaretimiz mağlum Salih ağa, Can'ı bilirsin, beni bilirsin fazla söze hacet yoktur sizde uygun görürseniz Allah'ın emri Peygamberin kavliyle kızınıza oğlum Can için talibim..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CAN AĞA bir deli rüzgâr ...(bitti!)
General FictionBiTTi! "Allah güney rüzgarına arap atını yaratmasını buyurmuş,öyle olsun demiş rüzgar.. ardından bir rüzgar yaratıp atın yelesine bağlamış ki; nereden geldiğini unutmasın istemiş, at o kadar kurnaz o kadar hızlıymış ki kimse üzerine binmeyi...