Pekmez kucağında minik kızı Canan ile birlikte odadan yavaşça çıktı. Küçük kız annesinin siyah saçlarına parmaklarını dolayarak ağzına burnuna götürürken Pekmez'i huylandırıyordu.Merdivenleri yavaşça indiğinde avlu da Can ile top oynayan Seyit Ali'yi gördü.
Üç yaşını bitiren küçük yaramaz her sabah gözünü açar açmaz amcasının yanında alıyordu soluğu.
"Her sabah maç yapmaktan bıkmadınız."diyerek kocasının yanına geldi genç kadın kucağındaki küçük kızını kocasına verip Seyit Ali'ye yöneldi. Kucağına alıp, sırtının terini kontrol etti.
"Kan ter içinde kalmışsın ama böyle olmaz ki hasta olacaksın!"
"Bir şey olmaz ona,Abartma yavrum."diyerek karısının yanına geldi Can."baksana şu kaslara."diyerek küçük çocuğun yaşına göre güçlü olan kollarına dokundu."ne yediriyorsan buna güreşirken zor yeniyorum."dedi ve göz kırptı karısına.
"Güçlü olacak tabi ki benim paşam sütünü içiyor hergün."diyerek tombul yanaklarını öptü sulu sulu.
"Bende her gün süt içmek istiyorum ama..."diyerek iç çekti Can ağa,"gece Canan,sabah da Seyit Ali içtimaya çekiyor."
Genç kadın kıkırdayarak;"ağam sütsüz mü kalmış güçten mi düşmüş."diyerek dudaklarını büzdü.
"Büzme o dudakları."diyerek dişlerinin arasından tısladı Can ağa. Pekmez gülerek bakışlarını çevirdi.
"Belim ağrıdı vallahi iyice büyümüş bu oğlan."Diyerek Ali'yi kucağında zıplattı.
"Ver bana!"diyerek uzandı Can.
İki çocuğu da kucağına alıp,"biz duşa gidelim."diyerek Canan'ı da yanağından öperek annesine uzattı.
"Al annesi,sen Canan'a mama yedir."diyerek kızının yanağının arkasını bir kere daha kokladı.
"Tamam babası sen de abiyi bıcı bıcı yap ben ona en sevdiği mamaları hazırlayım."
"Ben köfte istiyorum."dedi Ali.
Can gülümseyerek,"sabah sabah kurbana girseydin paşam."
"O daha mı büyük köfte?"diyerek gözlerini kocaman kocaman açarak sordu küçük adam.
"Ya daha büyük köfte."diyerek kucağındaki çocuğu omzundan sarkıtan Can'a çığlıklar ile kahkahalarla gülüyordu küçük çocuk.
Onlar çığlık çığlığa merdivenleri tırmanırken,"can düzgün tut şu çocuğu beynine kan damlayacak."diyerek söyleniyordu Pekmez ama kim duysun.
Pekmez merdivenleri çıkamadan mutfak tarafından Maral çıktı.
"Günaydın prenses;"diyerek hemen Pekmezin kucağından,"uyanmış mı benim küçük zeytinim."diyerek küçük kızı aldı.
"SAna da günaydın Maral."dedi pekmez ima ile.
"Tamam tamam bozulma sende kraliçe dayana sayılırsın."diyerek kıkırdadı.
"Ben kraliçe Elizabeth oluyorum yavrum sen kendi köle ısauralığına bak."
"Ay valla iyi ki o dönemlerde yaşamadım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CAN AĞA bir deli rüzgâr ...(bitti!)
General FictionBiTTi! "Allah güney rüzgarına arap atını yaratmasını buyurmuş,öyle olsun demiş rüzgar.. ardından bir rüzgar yaratıp atın yelesine bağlamış ki; nereden geldiğini unutmasın istemiş, at o kadar kurnaz o kadar hızlıymış ki kimse üzerine binmeyi...