- 44 -

21.4K 982 89
                                    

Geldim :) Bu hafta sınav haftam olduğu için yorumlara bile cevap veremedim üzgünüm :) Bu arada her şey için teşekkür ederim, ilgi çok iyi :) Emeğimi gerçekten karşılıksız bırakmıyorsunuz ve bende yazarken sıkılmıyorum. 300K'ya az kaldı ve muhtemelen bu bölümü eklediğimde 300K olucak :) Bu arada kötü bir haberim var, final yakın :( 50. bölümü kesin final felan yapmaya karar verdim. Fazla uzatmanın manası yok tadında bırakmak lazım diye düşünüyorum :) Neyse bölüme geçin :) Multimedya Eda.

EDA

    Odanın içine hafif vuran güneşin beni ısıtmasına izin verirken gardırobumdan bir şeyler seçmeye çalışıyordum. Sabah Cenk'ten gelen bir mesajla cumartesi keyfimi yapamadan yataktan kalkmış ve hızlı bir hazırlanma girişimine girmiştim. Birazdan sabah kahvaltısı için boğazda bir kafede buluşacaktık. Bu buluşmanın sadece kahvaltı etmek için olmadığını biliyordum. İşler yolunda değildi. Dağılmıştık. Acil bir durum değerlendirmesi ile işleri düzeltmemiz gerekiyordu. Açık renk kotumu altıma geçirdikten sonra üstüme Pink Floyd işareti olan siyah tişörtü geçirdim. Bahar havası sarmıştı dört bir yanımızı ,bu yüzden kalın giymiyordum. Üstüme kapişonlu lacivert hırkamı geçirdikten sonra hazırdım. Yavaş adımlarla aşağı indim. Annem ve babam hala uyuyordu. Şimdi uyanık olsalardı bu saatte nereye diye bir sürü soru falan sorarlardı. O yüzden uyandırmamak en iyisiydi.Ayağıma lacivert Vansları geçirdikten sonra hızlıca evden çıktım. Sokağın başına kadar yürüdüm ve taksi ziline bastım. Boğaza kadar yürüyecek değildim. Beş dakika kadar sonra taksi geldi, bende bindim ve hızlıca adresi verdim. Kaybedecek bir dakikam bile yoktu. Taksiyi süren 50-60 yaşlarındaki yaşlı adam sabahın bu saatinde boğaza gitmemi garip karşıladı ve dikiz aynasından beni bir süzdü. Sanki intihar etmeye gidiyormuşum gibi bir havam falan mı vardı? Ya da evden kaçıyormuşum gibi? Kuşkuyla üzerime baktım, hiçte öyle bir tip yoktu bende. Bu adamın bakışlarından rahatsız olduğumu itiraf etmeliyim. Hayır, şort falanda giymemiştim ki . Böyle ayıplar gibi bakmasının hiçbir nedeni yoktu. Adamın bakışlarından rahatsız olduğumu belirtmek için dikiz aynasına doğru kaşlarımı çatarak baktım. Bu bakışım etkili olmuşa benziyordu çünkü adam sonunda bakışlarını aynadan çekip yola odaklanabilmişti. Bende bakışlarımı cama yöneltip bu yolculuğun çabuk geçmesi için ddua etmeye başladım. Neyseki cumartesi sabahı trafik falan yoktu. Adama daha fazla dayanamadığımdan kafeye yakın bir yerde indim ve yürümeye karar verdim. Saatime bakıyordum bir yandan da. Cenk'i bekletmek istemiyordum. Buluşma yerimiz olan kafenin ahşap kapısından girip içeri bir bakındığımda kafenin beklediğimin aksine oldukça kalabalık olduğunu gördüm. Neredeyse herkeste çiftti, bizim gibi. Cenk ise cam kenarında bir masada oturuyordu, dirseğini pencerenin pervazına, elini şakağına dayamış deniz manzarasını izliyordu. Bu kafeye ilk defa gelmiş olmama rağmen ambiyansı içimi ısıtmıştı. Cenk'te güzel yer kapmıştı hani. Cenk'in yanına dorğu ilerleyip görüş mesafesine girdiğimde Cenk ayağa kalktı ve sıcak bir kucaklamayla karşıladı beni. Daha sonra az önceki yeirne geçti ve bende karşısında konumlanmış koltuğa geçtim.

   "Ne yersin?" oldu bugünkü ilk lafı. Cenk'in yapısında bu vardı, o yemeksiz yaşayamazdı. Şişman değildi, gayet fit ve kaslı bir yapısı vardı ama oburdu da bir yandan. Sanırım basketbol sayesinde böyle kalabiliyordu.

   "Bilmem." dedim menüyü elime alıp. Sabah bir şey yememiştim ama pekte bir şey yemek istemiyordum. Buraya asıl geliş amacım biraz konuşmaktı. Kararı Cenk'e bırakmaya karar verdim. Herhalde benim zevkime ters bir şey sipariş etmezdi değil mi? 

   "Sen seç." dediğimde sanki bu lafı bekliyormuş gibi hızlıca garsona seslendi ve menüden kendi seçtiği birkaç şeyi hızlıca sıraladı. Garson başını sallayarak hızlıca uzaklaştığında artık konuya girmesi gerektiğini düşünmüş olacakki hızlı bir giriş yaptı.

Lise İneği GünlükleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin