- 42 -

23.6K 1K 179
                                    

   Merhaba :) Şimdi dün paylaşmam gerekiyordu ama ben maalesef vakit bulamadım :( Aslında her şey tam olucaktı da işte dersane sınavı olayı çıktı. Bi de bugün bi sınav olduk. Ben bu sınavın hazırlık quizinde 28 almıştım da bi korktum falan baya iyi çalıştım. Yb'de yetişmedi işte. Neyse size upuzun bir bölüm yazmaya çalışacağım :) Bu arada sınır kaldıralı sanki votelar düştü ama sizide sıkmak istemiyorum. Siz 150- 160 yapın yine yarına ben yayınlayayım tamam mıı ? :) Haydi bölüme geçin. Multimedya Melis, ayrıca şarkıyı da dinleyin canlaar ^_^

     Ne yapmaya çalıştığını çözmeye çalışırken Kuzey’in, bilmeden bir çıkmazın içine girmiştim. Beynim error vermişti ve sonuç olarak önemsememeyi seçmiştim. Zaten Kuzey’in belli başlı bir yüz ifadesi vardı ve ne zaman bunu takınsa duygularından veya düşüncelerinden ödün vermiyordu. Şu an da durum öyle gözüküyordu. Zaten yüzünden bunun nedenini asla anlayamazdım. Çünkü yüzüne bakamazdım şu an. Gözlerimi onun üstünde yakalamasını istemiyordum. İdarecimiz kel kafasını kaşıyıp az önceki makamına yeniden kuruldu. Kararını söyleyecekti anlaşılan. Dirseklerini masaya yaslayıp ellerini de kavuşturduktan sonra az önceki psikopattan müdür yardımcısı kılığına yeniden girebilmişti. Bu adama şaşıp kalıyordum doğrusu.

    “Madem öyle bu seferlik ceza vermiyorum. Fakat, bir daha olursa eline veririm tasdiknameni.” Deniz başını salladı ve omuzlarını kaldırdı, ellerini ayırdı ve dik bir biçimde kapıya yöneldi. Kısacası mum duruşu bitmişti. Deniz’le beraber bende kapıdan çıktım. Olayların gerisini merak etmiyordum. Aslında bu bir yalandı. Ama orada kalmam saçma olmaz mıydı? Yine saçma düşünmeye başlamıştım. Deniz’le yanyana tempolu bir şekilde yürürken bir yandan da bu saçma fikirleri aklımdan çıkarmak için kulağıma su kaçmış gibi başıma birkaç kez vurdum. Dışarıdan nasıl karşılandığımı bilmiyordum ama bunu düşünemeyecektim. Benim sınıfıma gelene kadar öylece ilerledik Deniz’le. İçimden konuşmak gelmiyordu, belli ki onunda. Sınıfın kapısında durup ona  el salladıktan sonra sınıfa girdiğimde ilginç bir şekilde bütün gözler bana çevrilmişti. Pekala, bu çok sık olmaya başlamıştı. Anlaşılan bugünün de dedikodu malzemesi bendim. Umursamamaya çalışarak sırama geçtim. Ama arsız arsız bakmaya devam ediyorlardı. Bir de Eda’nın duyduğu dedikoduyu duydularsa artık benim hakkımda kimbilir ne diyorlardı. Dikkat çekmemeye çalıştığım her hareket dikkat çekiyordu onların gözünde. Sanki bir açıklama bekliyor gibi meraklı, soramayacak kadar korkak tiplerdi bunlar. Herkesin içinde terslenmek elbet kötüdür. Bu yüzden sormayarak iyi yapıyorlardı. Bu bakışlardan rahatsız olduğum için ve onlara çatmamak için her zaman cebimde olan telefonu çıkarıp oyun oynamaya başladım. Tabiki hocanın sınıfa aniden girmesine karşın telefon sıranın altındaydı. Kapı hızlıca açıldığında ilk dersin Tarih olduğunu farkettim ve yüzümü buruşturdum. Sıkıcıların da sıkıcısıydı bu ders. Eskiden pek aldırış etmezdim ama ne zaman ineklikten kurtuldum işte düşmanım olmuştu bu ders . Fakat bu dersler böyle gitmezdi. Bir an önce  kendime gelmem gerekiyordu. Telefonu cebime tekrar soktuğumda Eda’nın hala gelmemiş olduğunu farkettim. En son onu idarecinin odasına girmeden önce, koridorda bırakmıştım değil mi? Fakat odadan çıktığımda yoktu.  Nereye gittiğini merak ediyordum. Elimi şakağıma koyarak bir nevi uyku moduna geçerken gözüm kapıdaydı. Bu dersin öğretmeni oldukça kızgın biriydi ve Eda’ya acımayabilirdi. Eda ilk dersin Tarih olduğunu bile bile neden böyle bir şey yapmıştı ki? Belli ki önemli bir şeydi. Eda ve önemli bir şey dediğimde ise aklıma Cenk’ten başkası ne yazık ki gelmiyordu. Fakat ben odadan çıkarken Cenk odadaydı? Aklımda deli sorular. Saçmalıyormuşum gibi hissediyordum ki öyleydim. Dedektifçilik oynamanın manası yoktu şimdi. Şu an ipuçlarını birleştirip Eda’nın nerede olduğunu bulmam gerekmiyordu. Şu an içinde bulunduğumuz Tarih dersini dinlemem gerekiyordu. Fakat hiçte kolay değildi. Bir türlü dikkatimi toplayamıyordum. Tam göz kapaklarım artık kendi bağımsızlığını ilan edip beynimin emirlerine uymayarak kapanırken kapı iki kez yavaşça çalındı. Kimin geldiğini tahmin ediyordum ki zaten ondan başkası olamazdı. Eda ürkek adımlarla içeriye girdi ve tatlı ses tonunu kullanarak “Hocam, özür dilerim. Fizik’te sınav notlarıyla ilgili bir karışıklık olmuşta hocanın yanındaydım.”dedi ellerini de kavuşturarak. Bunun yalan olduğunu hepimiz biliyorduk. Fakat bu sınıftaki hiçkimse bir diğerini ispiyonlayacak kadar gıcık değildir. Çünkü o yalanlara her an herkesin ihtiyacı olabiliyordu. Hoca, kızgın tavırlarını ilk kez bir kenara bırakıp “Otur.” dedi. Bu tarihte bir ilkti. Eda daha fazla göze batmadan hızlıca yanıma geçti ve hocanın artık gözlerini ondan çektiğine emin olduğu anda heyecanlı heyecanlı bir şeyler anlatmaya başladı.

Lise İneği GünlükleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin