Yine sabaha hayvan misali ayrı bir eziyet ile uyandırıldım. Bugün 1 hafta dolmuştu. Zaman nasıl bu kadar hızlı geçmişti bilmiyorum. Ama üzerimdeki elbise yeterince kirlenmişti. Üstelik kısaydı ve bu adamın bacaklarıma olan bakışlarını beğenmiyordum.
Aykut bir şey yapabilmiş miydi acaba? Ya unuttuysa, ya bana yardım etmezse? Hayır, o sözünü tutar! Tutmalı!
Düşüncelerimden beni sıyıran şey kolumdan hırsla çekilmem oldu.
Zaten her tarafım morluk içinde kalmıştı, 2-3 günde bir yemek veriyorlardı ve ben ayakta kalabilmek, direnebilmek için yiyordum.
Kaşlarımı çatarak "Canımı acıtıyorsun, kolum yerinden çıkacak sayende!" diye bağırdım.
Alaycı bakışlarını gözlerime dikti.
"Daha o kalbini yerinden sökeceğim, bu ne ki?"
Odadan dışarıya çıktığımız zaman, yine adımları alt kata iniyordu. Sanırım beni yine ailem olduğunu iddia ettiği insanların yanına götürüp, onların önünde çığlık çığlığa kalmamı seyrettirecekti.
Melek hanım sürekli bu duruma ağlıyor olsa da, ağzını açıp o bizim kızımız değil demiyordu artık.
Kadir bey'in 3 defa gözlerinin dolduğuna şahit olmuştum. O da ağzını açıp bir kelime etmiyordu. Bakışları nefret doluydu. Bu insanlar gerçekten Hamza'nın ailesini diri diri yakmış mıydı?
Kolumdan beni sertçe savurup yere fırlattığında, yıpranan dizlerim yeniden kanamaya başladı.
1 haftada kaç kilo vermiştim acaba? İyice çökmüştü bedenim. Bir an önce öleyim veya bir an önce kurtulayım artık diyerek geçirdim bu 7 koca günü. Sanki 7 gün değil de 7 asır geçmişti. Ömrümden ömür gitmişti.
Melek hanıma baktığım zaman ağlamaktan kızaran gözlerini gördüm. Belki bu defa acır belki bu defa konuşur umudu ile konuştum.
"Lütfen söyleyin artık, sizinle alakam olmadığını söyleyin."
Yutkundu, ama ağzını açıp tek kelime etmedi. Kadir bey yine gözleri dolu dolu bakıyordu.
Kısık bir sesle fısıldadım.
"Lütfen."
Ne diyebilirdim ki artık? Beni dinlemiyorlardı.
Melek hanım kısık bir sesle "Sabret." dediğinde içime bir umut doğmuştu. Belki kurtulurdum artık. Belki rahatlardım. Bu kadar eziyeti hak etmiyordum ben.
Huyuna gitsem? Bunu da yapamazdım ki, sürekli beni aşağılıyordu. Bir kadın bu şekilde davranılmayı hak etmiyordu.
Hamza beni kolumdan tutup yine mendil gibi havaya kaldırdı. Beni peşinde sürükledikten sonra tahta sandalyeyi Melek hanım ve Kadir beyin önlerine getirdi. Tahta sandalyeye beni oturtup dişlerinin arasından tısladı.
"Sakın buradan kalkma, hemen geleceğim."
Kapının kilit sesi gelince oturduğum yerden kalkarak Melek hanımın önüne geldim.
"Neden söylemiyorsunuz? Neden sabretmem gerekiyor? Lütfen söyleyin ona artık."
Kollarımdaki morlukları gösterdim.
"Bakın, vücudumun tümü bu şekilde."
Melek hanımın elleri arkasında bağlıydı. Oturtulduğu sandalyede kıpırdandı ve çaresizce gözlerini gözlerime kilitledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hüsran! [Tamamlandı]
Romance"Yanlış yapıyorsun." "Ben o yanlışı seni tanımakla yaptım zaten." "Büyük hata yapıyorsun ve bunu anladığında her şey için geç kalmış olacaksın!" Suratımın ortasına tokat patlattı, üzerime eğilip "Seninle hesabımız bitmedi henüz, Ecrin!" dediğinde...