İnsanlar, doğar büyür hata yapar ve ölür. Hatasız kul yoktur, amenna. Lakin yaptığınız hataların bedeli ne kadar ağır olabilir? Omuzunuza öyle bir yük yüklüyorsunuz ki, bunun farkında bile olmuyorsunuz.Aykut gideli kaç saat olmuştu onu bile hesaplamamıştım. Adımlarımı yukarı çıkardım. Selin denen kız hala onun yanındaydı. Moralim bozuktu, sinirlerim daha bozuktu! Selin denen kızın gitmesi ve benim Ecrin sandığım ama aslında Damla olan kızla konuşmam gerekiyordu, hem de ruh halim değişmeden.
"Bu kadar yeter sanırım?"
Damla'nın yanında duran kadın panter misali üzerime atlamayı bekler gibi saldırı moduna girince, Damla söze girip teşekkür etti.
Ben onunla konuşma cesaretini nasıl bulacaktım? Şimdi yapamayacağımı anlayınca, odadan çıktım. 2 saatir salonda oturmuş konuşma provası yapıyordum. Onu kendimden nasıl koruyabilirim ki?
Evet, kendisini benden korumalı! Adımlarımı hızla 3. Kata çıkardım. Saat 3'e geliyordu ama olsundu, benim dengemin değişecek saati belli olmayan bir şey.
Kapıyı açtığımda, bütün masumiyeti ile uyuyan kadın yüzünden yine kalbim hızlanmıştı. Bütün bedenimi yakan bu pişmanlıktan kurtulmalıydım! Önce bu işin içinden çıkıp sonra yaptıklarımı telafi etmeliyim!
Onu uyurken saatlerce izleyecek kapasiteyi nereden buluyordum kendimde? Niye sanki mıknatıs gibi ona çekildiğimi hissediyorum ki? Hipnozun etkisinden mi acaba? Daha fazla izlersem kötü şeyler olmasından korkarak yavaşça kolundan dürttüm.
"Damla, kalkar mısın?"
Ses yoktu. Derin bir nefes alarak "Damla, uyanır mısın?" diye sordum. Bir gözünü açıp bana baktığında o gözlerinin yeşilinde kaybolmak istedim. Bu normal bir şey miydi? "Sakin ol oğlum! Kızla bi konuş, kendisini korusun." diyen iç sesime gözlerimi baymamak için zor durdum.
"Damla, konuşabilir miyiz?"
Gözlerini pörtletip hemen yataktan fırladı. Şaşkınca bana bakarken "Damla mı? Sen bana Damla'mı dedin?" diye sordu. İşte şimdi ne yapmam gerektiğini iyice hesaplamalıydım!
****
Damla mı? Bu adam bana adımla mı seslendi?
"Lan salak, adın Damla. Noldu, sana dürdane mi desin? Hafize mi desin? Kezban mı desin?"
"Aman sen hemen devreye gir, yelloz."
"Huoop, yelloz melloz ayıp oluyor ama yavrum. Biz aynı kişiyiz, ben senin kafa sesinim. Farkında mısın? Kendine küfür etmiş oluyorsun. Yinede olsundu şıllık seni! Nasıl da sevindin sana adınla seslenmesine."
"Bana bak, senin ağzına sıçarım. Saçma sapan konuşma. Ağzına da sıçamam çünkü senin ağzın benim ağzım. Bir insan kendi ağz..." Lan ne düşünüyorum ben böyle? Kafa sesimle kavga mı ediyorum şoktan? Hamza'nın bana olan bakışlarında gördüğüm o pişmanlık, bundan 25 gün öncesinde görmek istediğim pişmanlıktı işte! Beklediğimin ötesinde parça parça pişmanlık dökülüyordu gözlerinden ve bu sözlerine de yansıdı.
"Kendini benden korumanı istiyorum. Her şeyi öğrendim."
Ağzım açık o şeklini almış bir halde, ona bakıyordum. Kulaklarım beni yanıltıyor muydu? Yoksa ben bir rüya mı görüyordum? Rüya ise uyanmak istemiyorum. Ağzımdan çıkan söz sadece "Beni çimdikle." olmuştu. Hamza "Bismillah." diyerek çimdiklediği zaman rüya olmadığına emin oldum. Yani inşallah kıçım açıkta kalmamıştır ve ben rüya görmüyorumdur.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hüsran! [Tamamlandı]
Romantik"Yanlış yapıyorsun." "Ben o yanlışı seni tanımakla yaptım zaten." "Büyük hata yapıyorsun ve bunu anladığında her şey için geç kalmış olacaksın!" Suratımın ortasına tokat patlattı, üzerime eğilip "Seninle hesabımız bitmedi henüz, Ecrin!" dediğinde...