"Hayal, kızım dur! Ay yoldun beni. Dur kızım! Dur diyorum! Yaaa Hamza! Gelip kurtarsana beni! Orada durmuş pis pis kızımızın beni yolmasını izliyorsun!"
"Ne yapayım hayatım, Hayal'in elinde çok güzel debeleniyorsun."
Dişlerimin arasından tıslayarak "Gel benim saçlarımı bu canavardan kurtar diyorum!" Dedigimde, Hamza hemen gelip saçlarımı minik kızımın elinden kurtarmıştı! Hah lütfetti!
Hayal ve Hamza benim yolunmuş saçlarıma bakarken, kahkaha atmayı ihmal etmiyordu tâbi! Pisler! Babasına çekti bu yelloz! Bana değil ki!
Hiçbir şey söylemeden arkamı dönüp kendi odama girdim. Yani Hamza ile odamıza, ama o bugün koltukta uyuyacağı için doğal olarak sadece benim sayılırdı. Bir güncük!
Hamza sonunda odaya geldiğinde, suratına bakmadım. Bakmayacaktım işte!
En seksi ses tonu ile "Damla." Dediginde, duraksadım! Şerefsiz herif! Hep bunu yapıyordu. Ne zaman sinir olsam, illa beni etkisi altına alıyordu. Ve bunu ona Kadir amca öğretmişti. Bi ara ona uğrayıp kendim için bir şeyler öğrenmeliydim.
Hamza arkamdan gelip sarılınca nefesimi tuttum. Of nasıl da özlemişim... Yumuşamak yok kızım!
"Çekil şurdan Hamza! Bu defa sana kanmayacağım."
Hamza başını boyun girintime yerleştirip "Tamam kanma. Ama suçum ne onu söyle." Dedi.
Tabi dudakları hiç olmadık bir yerde olunca, haliyle aklım ve hormonlarım birbirine girmişti. Şuan onun üzerine atlayabilirdim! Ama yapmayacaktım! Çünkü sinirliydim! Çünkü saçım yolunurken, gülerek izliyordu! Sesimi güçlü çıkarmaya özen gösterip konuşmaya başladım. Ne kadar başardığım tartışılır tâbi.
"Sen ne yaptığını iyi biliyorsun! Ayrıca bana dokunma!"
Kendimi hemen ondan uzaklaştım. Yoksa hiç iyi şeyler olmayacaktı! Hormonlarım tamami ile Hamza'yı istiyordu!
Hamza yine bana yaklaşıp beni tuttuğu gibi kendisine bastırdı. Tabi bu hareketle yutkundum. Kalp atışlarım hızlanmaya başladı ve ben kendimi tamamen kaybedip bir anda Hamza'nın dudaklarına yapıştım! Gözüm saate ilişince misafirlerin gelmesine 3 saat olduğunu gördüm! Gayet yeterliydi!
Hamza anında bana karşılık verirken, ne ara yatağa geldiğimizi fark etmedim! Sonuçta hormonlarımı kıramazdım.
Hamza'nın altındayken iyice kıvranan bedenim, artık onu istiyordu! Yani daha fazla! Üstündeki gömleği hızlıca çıkartırken aklım tamamen sapık şeylerle doluydu! Ben çok arsız olmuştum yahu!
Gömleğinin son düğmesine gelmiştim ki, Hamza elimi tuttu. Bakışlarım gözlerine kaydığında "Ne oldu?" Diye sordum.
Önce alnımı, sonra dudaklarımı öptü. Üzerimde hafif bir hareketle kalkarak "Sen bu hayatta bana verilen en büyük nimetsin, Damla." Dedi. Şuan romantizmin sırası değildi! Sevişiyorduk!
Yine de hormonlarımı dizginledim ve onu dinledim. Onun her hareketi, her sözü kalbimi heyecanla attırıyordu ve bu böyle devam etti. Sevişmek kimin umurunda ki?
"Seni bırakmayacağım. İzin vermeyeceğim gitmene."
Yutkunarak ona cevap verdim.
"Gitmek isteyen kim ki? Sen benim hayatımsın!"
Gülümsedi ve uzanıp dudaklarıma bir öpücük bıraktı.
"Kokun içime işlerken, kucağında uyuyacağım sessizce. Tutacağım ruhunu kalbimle. Asla bırakmayacağım."
Hamza'nın söyledikleri yüzünden gözümden bir damla yaş gelmişti. Bu adam ne güzeldi ve ne güzel seviyordu öyle!
Ellerimle yeni çıkan kirli sakallarını okşadım. Onu üzerime itip kulağına doğru fısıldadım.
"Sadece şiir yazan adamları değil, şiir gibi seven adamları sevin. Çünkü onlar güzel sever."
Gülümsedi ve aynı şekilde kulağıma eğildi. Söylediği her kelime kalbimi delip geçti. Bu sözü okumuştum. Ama bana hiç bu kadar anlamlı gelmemişti.
"Şiir gibi bakan kadınlar, şiirden anlayan adamları sevmeli. Sevmeli ki, ziyan olmasın o mısralar!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hüsran! [Tamamlandı]
Romansa"Yanlış yapıyorsun." "Ben o yanlışı seni tanımakla yaptım zaten." "Büyük hata yapıyorsun ve bunu anladığında her şey için geç kalmış olacaksın!" Suratımın ortasına tokat patlattı, üzerime eğilip "Seninle hesabımız bitmedi henüz, Ecrin!" dediğinde...