"27- Bitti mi?"

21.7K 1K 57
                                    

Bölüme Gülşen'in ağzından başlayacağız :) Keyifli okumalar.

"Huu huu. Merhabalar gençler. Nasılsınız?"

Korumalar önce bana, sonra elimdeki içeceklere, sonra yine bana baktı. İçlerinden birisi öne adım atıp "Kimsiniz?" Diye sordu. Her ne kadar "Ben senin belanım." Demek istesem de, kendimi tutarak gülümsedim.

"Ben buraya yeni taşındım. Etrafı geziyordum, bir de ne göreyim. Bir sürü adam bu sıcakta böyle bıkkınlıkla etrafı kolaçan ediyor. Gönlüm razı gelmedi, limonata yapıp getirdim. İçer misiniz? Buz gibi."

Kabul etmeleri için beklentili gözlerle hepsine tek tek baktım. Önümde duran adam beni iyice süzdükten sonra tek kaşını kaldırıp "Teşekkürler çok naziksiniz. Ama bir yudum da siz için. İçinde madde olmadığını bilmemiz gerekiyor." Dedi. Haah sıçtık cafer bez getir canım.

"Aaa sanki adamı zehirleyeceğim. Beyefendi sizleri tanımıyorum. Geldim insanlık ettim ikram ettim. Hata bende. İçmezseniz içmeyin."

Koruma bana şüpheci gözlerle bakarken, içmeleri için dua ediyordum.

"O zaman içeceklerinizle gidebilirsiniz."

Bu kelimeyi duyduğumda battı balık yan gider diyerek elime aldığım limonata suyunu kafama diktim. Sinirle solurken "Oldu mu?" dedim. Koruma gülümserken "Korumalık iç güdüsü." dedikten sonra diğer bir adam gelip elimdeki tepsiyi aldı.

Tepsideki meyvesuları dağılırken, kusmak için bahane aramaya başladım.

"Siz meyvesularınızı için, bende gidip kendime doldurayım. Vallahi canım çekti." dedikten sonra hızla Aykut'un arabasına doğru ilerledim. Bu adama neden yardım ediyorum bilmiyorum ama, fena halde onu bana çeken bir şey var. Fazlasıyla yakışıklı ve dikkat çekici olmasını saymıyorum bile. Hele bana "Sevdiğim kadın evli çıktı." derkenki umutsuzluğu aklımdan çıkmıyor. O gün akşama kadar kafam dağınık gezmiştim. Yanıma gelen öğrencilere bile savsak cevaplar vererek yollamıştım. Bu adamın hamurunda vardı bir şey!

Aykut arabadan inip yanıma gelince 1 dakika işareti vererek köşeye geçtim. Parmağımı boğazımın sonuna kadar getirip kendimi kusturdum. Boğazımda oluşan ekşi tad yüzünden daha çok kusma isteğim gelirken sonunda midem yırtılacak gibi olmaya başladı. Kafamı kaldırıp gökyüzüne baktım. Derin derin nefesler çekmeye başladım. Aykut soran gözlerle bana bakıyordu ama şuan ağzımı açasım yoktu. Kendimi direkt arabaya attıktan sonra gözlerimi sıkıca yumup güzel şeyler düşünmeye başladım. Kahretsin ki gözümün önünde sadece Aykut'un suratı beliriyordu! Ne diye sürekli bu herifi düşünüyorsam! Sevdiği bir kadın var!

Sonunda Aykut dayanamayarak "Ne oldu, neden öyle yaptın?" diye sorunca. Gözlerimi açarak "O meyve suyundan içtim." dedim. Aykut bana şaşkınca bakarken "Böyle bir şey yapmadım, şaka yapıyorum de bana." dedi. Kafamı iki yana sallarken, Aykut sinirle "Sen naptığını sanıyorsun! Onun içinde küçük çaplı zehirde vardı!" diyerek bağırmaya başladı.

Zehir? Ölüm? Kaç dakika içinde ölürdüm acaba? Ölmeyi hiç düşünmemiştim ki daha önce. Şaşkınca ona bakarken "Allah kahretsin." diyerek gaza köklendi. Benim geri dönüp korumalar uyurken Aykut'u çağırmam gerekliydi. Hem kusmuştum, belki etki etmezdi. Aykut hızla giderken onun yakışıklı suratına az daha bakayım diyerek onu izlemeye başladım. Jeff denen adam arkada oturuyordu ve Aykut'a olan bakışlarımı yakalamıştı. Onu umursamadan yeniden gözlerimi sadece Aykut'a kilitledim. Sinirden gerildiği için kaslarını sıkmıştı ve o muhteşem kasları gömleğinin altında ona ayrı bir hava katıyordu. "Hey yavrum hey! Analar neler doğuruyor böyle." diye düşünürken, hastaneye gelmiştik.

Hüsran! [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin