"24- Sakın!"

23.5K 1K 29
                                    


 
"Karadağ, elindeki silahın tetiğine bastığın an! Kendi ölüm fermanını imzalarsın! Seni yaşatmam."

"Ben zaten her türlü öleceğim, ama cehenneme tek başıma gitmeyeceğim Aksoy. Yanımda bu piçin dölünü de götüreceğim. Annesinin rahminde benim tohumum dolaşmalıydı! Mirza'nın değil!"

"Vedat, çek o silahı Damla'nın üzerinden. Yoksa saniye beklemem kafana sıkarım." 

Vedat Damla'nın kalbine, Ben Vedat'ın kafasına doğru silahı tutmuştuk ve erken bir hamlede Damla'yı vurabilirdi! Bunun olmasına asla izin veremezdim! Ölemezdi! Ben... Ben onu kaybedemezdim! Olmazdı! 

"Vedat, o silahı bırak! Sakın ateş etme, Sakın!" 

"Geç kaldın Aksoy, sevgiline elveda de."

Sevgili? Onu seviyor muydum ki? Öleceği düşüncesi kafamın içinde gezince beynim çalışmayı bırakıyor ve başka bir diyara adım atıyorum. Onu her gördüğümde hızlanan kalbim, ona dokunma isteğim. Alnından öpüp "Helalimsin." deme isteğim. Bunlar hep sevgiden mi? Evet! Sanırım onu seviyordum. Ne sanırımı lan! Ben onu seviyordum ve kaybedemezdim!

"Vedat, ateş etm..."

Lafım bitmeden kurşun sesi kulaklarımı doldurdu ve Damla kanlar içinde yere yattı. Vedat bana pis pis sırıtırken, tuttuğum silahı daha çok sıktım. 

"Ne yaptın sen!" 

"Ben sana ona veda et demiştim." 

"Seni öldüreceğim, şerefsiz!" 

Tam kafasının orta yerinde açtığım delik, kanlar içinde yere yığılması zerre umurumda değildi. Koşarak Damla'ya doğru gittim. 

"Damla, aç gözlerini. Bilincini açık tutmalısın." 

"Damla, beni duyuyor musun? Damla! Lütfen ölemezsin!" 

"Lanet olsun, sana gözlerini aç diyorum!"

Elimi boynuna götürdüğümde, damarı atmıyordu. Atar damarı, şah damarı atmıyordu! Tam sol yanından vurmuştu onu. Kalbinden! Boğazıma oturan bu yumru neyin nesiydi? Kalbimde açılan bu boşluk? Neden bedenim yavaşça boşluğa sürükleniyor gibi hissediyordum. Ölemezdi. Elimi burnuna götürdüm, nefes almalıydı. Kahretsin, neden nefesi yok? Yavaş yavaş benim de nefesim kesiliyordu, Damla nefes almıyordu! 

Bir yumru daha boğazıma otururken, gözlerimin dolduğunu hissettim. Burnumun ucu yanıyordu ve ben onun ölmüş olabileceğini kabullenmek istemiyordum. Onu kucakladığım zaman, zemin altımdan kaydı. Bir anda bedeni ellerimin arasından kaybolmaya başlarken "Hayır!" diyerek çığlık attım.

Damla'nın bedeni tamamen kaybolduğu zaman, kanlı ellerime bakmaya başladım. Ellerimin arasından uçup gitmişti, nereye gitti? Beni bırakıp nasıl gider? Gözyaşlarım ardı ardında akarken, o ses tonunu duydum yeniden. 

"Kaybettin Hamza!" 

Hızla yatakta doğrulduğumda, yine sırılsıklam olmuştum! Kahretsin o ne biçim rüyaydı? "Ya rüya değilse." diyen iç sesimle kalbimin atışı daha hızlandı. Koşarak odadan çıkıp 3. kata çıktım! Damla'nın kapısını açmaya çalışınca, kilitliydi. Neden kilitliydi bu kahrolası kapı?! Kapıyı yumruklayarak "Damla, kapıyı aç! Damla, iyi misin? Damla, kapıyı açar mısın?" diyerek bağırmaya başladım. Kahretsin neden açmıyordu kapıyı! 

Hüsran! [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin