"39- Sadece Benim!"

16.4K 825 46
                                    

Her şey normale dönmüştü, benim hayatım dışında... Gülşen'in anlattığına göre, hem Vedat hem de Duayen denen adam ölmüştü. Peki biz neden Hamza ile kavuşmuyorduk artık? Hamza'yı özlemiştim, hem de haddinden fazla.

Gülşen eve gelip kendisini koltuğa atınca, çekinerek ona doğru adım attım. Anında bakışlarını bana döndürdü. Sanki halimi anlamış gibiydi.

"Onu özledin değil mi?"

"Şey.. Evet, onlar öldüğüne göre artık Hamza'yı görebilirim, değil mi?"

"Biraz sabret, son araştırmaları yapıyorum Damla. Bir daha hayatın tehlike altına girmemeli."

"Peki."

****

Hamza;

"Toplantı saat kaçta?"

"Öğlen 2'de efendim."

"Genel programa göre işim kaçta bitiyor."

"Tam olarak 19:30'da paydos efendim."

"Tamam. Haa bu arada Gülben, bana bi kahve. Şekersiz!"

"Tabi efendim."

###

Yine kafam kazan gibiydi! Masama gelir gelmez, Damla ile olan resminizin çerçevesini aldım elime. Gülümseyerek kocaman bir öpücük kondurdum. Elimle resmi okşayarak Damla'nın beni oralardan duyabileceğine inanarak, onunla konuşmaya başladım.

"Aylar oldu Damla. Seni çok özledim. Sanki nefesini nefesimde hissediyorum. Sanki ölmemişsin de, biri her an çıkıp şaka diyecek gibi geliyor. Biliyor musun? Toprağını ellerken, sana dokunduğum zamanki gibi atmıyor kalbim. Hızlanmayor. Toprak oldun diye mi hissedemiyorum acaba? O toprağın altındaki sen değilsin gibi hissediyorum bazen... sonra saçmalama diyorum kendime.. Öldü o, gömdüler... Neyse canını sıkmak istemiyorum."

Kapı tıkladığı zaman "Gir." Diyerek önümdeki dosyalara odaklandım. Kahvem de hayatım gibiydi artık, Acı! Bir an önce akşam olmasını dileyerek işlere yoğunlaştım. 1 saat sonra toplantı vardı ve iyi hazırlanmak zorundaydım. Gülşen rahatsız olduğunu söyleyip, erken gidince tek kalmıştım tabi. Her neyse...

###

"Araf bey, bu proje bizim için önemli. Eğer anlaşma sağlanırsa, her iki tarafta kârlı olacak. Bunu temin ederim. Velevki öyle bir şey olmadı. Bütün zararınız bizim tarafımızdan karşılanacak!"

"Size güveniyorum, Hamza bey. Bu işin üstesinden birlikte geleceğiz."

İki adam el sıkışıp gideceğimiz sırada kapı açılıp içeriye Gülşen girdi. E bu hastayım demişti!

"Şey. Kusura bakmayın. Ben bu toplantıyı tamamen unutmuştum! Hamza özür dilerim." Diyerek bize doğru yürüyordu. Dikkatimi çeken bir diğer şey, Araf'ın Gülşen'e olan bakışlarıydı. Neler oluyor ki?

"Önemli değil, bizde bitirdik zaten."

Ben daha lafımı bitirmeden, Gülşen Araf'a doğru yürüdü. Gülümsemek doğasında vardı sanırım bu kızın. Gülümseyerek elini Araf'a uzattı.

"Merhaba, Gülşen Karcı."

Araf uzattığı ele bakarken "Araf Dağhan!" Dedi. Elini bile sıkmamıştı!

Gülşen yokmuş gibi benimle erkek selamlaşması yaparak, odadan çıkıp gitti.

"Hödük herif! İnsan nezaketen bi tokalaşır. Kimdi bu denyo?"

Hüsran! [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin