"40- Kapatın şu ışıkları!"

15.6K 781 88
                                    


"Gülşen... Ben sana teşekkür ederim."

Gülşen yine gülerken "Sana söylemiştim." Dedi. Hah biliyoruz söylemiştin! Ama o zaman Damla'nın yaşadığını bilmiyordum! Her neyse, şimdi Araf'ı yemek konusunda ikna etmek kalıyordu!

"Verdiğim sözü tutacağım."

"Hangi söz?"

Bir yandan imzaları atarken, bir yandan onunla konuşuyordum.

"Araf'la yemek işi."

"Hah o öküz.. Imm şey yani, yeni ortak pek bi huysuz davranıyor bana karşı. Sebebini çözemedim Hamza."

"Nasıl yani?"

"Yani mesela şöyle. Geçen gün benden kahve istedi. Bende onun sekreteri olmamama rağmen, okeyledim. Kahvesini götürdüm. Lezzet aldığı yüz hatlarından bile belli oluyordu."

"Eeee."

"Eesi, sonra kahve bardağı yarısı doluyken bana uzattı. Hiçbir şey yapmayı beceremiyorsun dedi. Suratını ekşitip bana bağırıp kovdu odasından. Manyak herif. Ayarsız gerizekalı!"

"Sakin ol."

Araf neden bu kıza böyle davranıyordu ki? Erkek içgüdüleri olarak, hoşlanınca acı çektirme olayı mı yapıyordu? Ulan biz erkekler çok zırtoyuz! Hem saat kaç? Ben Damla'yı özledim.

***

9 ay sonra;

Aykut;

Hamilelik bir insana ne kadar yakışabilir ki? Koskocaman bir karnı olmuştu Selin'in. Çünkü 1 değil, 2 değil tam 3 tane bebeğimiz olacaktı. Yani üçüzlerimiz. Bunu ilk duyduğumda hem sevindim, hem korktum. Kimseye söylemedik ayrıca, süpriz olsun istiyorduk. Hem Selin'in 2 tane memesi vardı, üçüncüyü ben mi emzireceğim diye sormuştum o heyecanla. Tabi doktor ve hemşirelerin gülmesi ardında, nedense utanmıştım.

Selin'in hamilelik hormonları o kadar manyaktı ki, ruh halinden ruh haline giriyordu. Mutfağa girmiş, yine canının çektiği şeyleri yaparken, ellerimi bağdaştırmış karımı izliyordum. Nasıl da imkansızdı benim için. Yani öyle zannediyordum. Sude'de kocaman olmuştu artık ve seneye okula kaydolacaktı. Selin nereye gitse, Sude onu kovalıyordu ve aralarında duygusal bir konuşma olunca, aslında bana sorarsanız değildi ama, Selin hüngür hüngür ağlamaya başlamıştı.

"Anniş."

"Efendim birtanem."

"Hani 3 tane bebek gelecek ya, beni onlardan daha mı az seveceksin?"

Selin hafiften Sude'ye doğru eğildi. Onu yanaklarından öptükten sonra "Olur mu öyle şey birtanem, onlar senin kardeşin olacak ve ben hepinizi eşit seveceğim." dedikten sonra, eliyle birazcık işareti yaparak "Seni azıcık daha çok seveceğim." dedi. Sude buna gülümsemişti.

"Anniş, bebekleri çıkarsana oynayalım. Sonra yine yerlerine koyarsın."

Ben ve Selin, Sude'nin bu sözüne kahkaha atmaya başlamıştık. Zaten doğuma az kalmıştı. Selin'in gözleri beni bulunca, Sude ellerini birbirine bağlayıp "Ne gülüyorsunuz!" Diye sordu.

Ben cevap vereceğim sırada, Selin eliyle karnını tutup yüzünü ekşitti. Ağzından koca bir inleme çıkınca, korkum tavan yapmıştı. Kahretsin neler oluyor?!

Su? Bu su, doğum suyu muydu? Ah salak kafam, tabi ki doğum suyuydu! Kadın arkasından hortumla bana şaka yapacak değildi ya! Hele ki böyle bir konuda!

Hüsran! [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin