Nefes almak istiyordum.. Bu şekilde boğulmak değil. Kendime gelmeliydim, bebeğim için! Onu bensiz bırakmamak istiyordum. Bir kere görmeyi hak etmemiş miydim? Lütfen ALLAH'ım, beni ondan mahrum bırakma. Bir kerecikte olsa bebeğimi görmeme izin ver.***
Gülşen;
Telefon tepemde zırıl zırıl çalarken, hiç kalkıp açasım yoktu. Beni güzellik uykumdan mahrum edebilecek kadar önemli ne olmuş olabilir ki? Kesin o sığır arıyordur ve asabımı bozmak için arıyordur! Otelde olanlardan sonra, şirkete dönünce sanki biz değildik birbirimize ilanı aşk eden gibi davranmaya başlaması. İyice sinirimi açmıştı ve şuan gerçekten onunla konuşmayı istemiyordum! Hemde akşamın bu saatinde!
Hala susmayan telefonla, kalkıp telefonu elime aldım. Ekranda gördüğüm isimle şaşırmıştım. Gecenin bir vaktinde, Hamza neden arasındı ki beni? Hayrolsun diyerek hızla telefonu kulağıma götürdüm. Ve ağlayan bir Hamza! Heey, yine neler oluyordu?
"Hamza?"
"Gülşen.. Damla!"
"Ne oldu ona?"
"Ölüyor."
Kafamda durmadan aynı kelime yankılanırken, evden ne ara çıkıp hastaneye ne ara vardığımı bile fark etmemiştim. Ölüyor da ne demekti? Saçmalamasın kimse!
Adımlarımı direkt olarak doğumhane katına yönlendirince, gördüğüm suratlar gerçekten durumun fazla ciddi olduğunu gösteriyordu. Selin, Aykut ve Hamza ağlıyordu! Hemde normal bir şekilde değil, seslice!
Koşarak onların yanına gittiğimde, Selin kollarını hemen bana doladı. Daha önce Selin'den herhangi bir samimiyet görmediğim için bu beni şaşırtsada, bende ona karşılık verdim. Ağlamalarının arasından benle konuşmaya başladığında, onu teselli edecek kelimeler kullanabiliyordum sadece.
"Lütfen.. Lütfen yine onu kurtar!"
"Sakin ol, bir şey olmayacak. ALLAH'ın izni ile, kendisine gelecek."
Bakışlarım Hamza'yı bulurken "Durumla alakalı bir bilginiz var mı?" diye sordum. Aldığım "Hayır, ameliyathaneye yeni aldılar." cevabı ile, Selin'den ayrılıp başhekimin odasına çıktım! E içeriye girmem lazımdı!
İzni alıp ameliyathaneye girebilmek için steril bir şekilde hazırlandım ve 3. ameliyathaneye adımımı attım. Tam bu sırada, Damla'nın sırtına iğneyi yapıyorlardı! Çok şükür, erken yetişmiştim. Yine tanıdık bir sima olan Deniz bana şaşkınca bakarken "Hastanın durumu nedir?" diye sordum.
###
Bu minik şey tamamen bir mucize idi. Ve benim ellerimdeydi.. Erken doğum olduğu için, kuvöz'de kalması gerekiyordu. Şimdi bu minik prensesi hemşireye teslim edip, Damla ile ilgilenme vaktiydi. Çünkü git gide nabzı düşüyordu.
Bebeği hemşireye verdikten sonra, Damla'ya döndüm. Ekrandaki düzensiz çizgiler, sinirimi bozuyordu.
"Şimdi ne yapacağız?"
"Ameliyatı kapatacağım, Gülşen. Anne'nin durumu kritik. Yoğun bakıma alınacak."
Koca bir of! Elimden başka bir şey gelmiyordu. Neden böyle olmak zorundaydı? Neden hep bu insanların başına böyle şeyler geliyordu. Tam her şey bitti dedikleri anda, neden başa sarıyordu durumları? Düşüncelerimden beni sıyıran ses, makinelerden gelen düz çizginin sesiydi. Ölmüş olamazdı değil mi? Bir daha olmazdı!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hüsran! [Tamamlandı]
Romance"Yanlış yapıyorsun." "Ben o yanlışı seni tanımakla yaptım zaten." "Büyük hata yapıyorsun ve bunu anladığında her şey için geç kalmış olacaksın!" Suratımın ortasına tokat patlattı, üzerime eğilip "Seninle hesabımız bitmedi henüz, Ecrin!" dediğinde...