"32- Evet!"

17.8K 871 77
                                    

Beni sarmalayan kollardan yavaşça kurtulup, sessiz bir şekilde yataktan kalktım. Tam bir hafta sonra evlenecektim ve hazır olmam gerekiyordu!

"Alo, Selin?"

Selinin uykulu olduğu belli olan ses tonu doldurdu kulaklarımı.

"Damla, bir şey mi oldu? Bir dakika bekle Aykut uyanmasın. Salona geçeyim."

Salona? Aykut? Lan bunlar karı koca olmuş muydu?

Selin salona geçmişti sanırım, ses tonu daha yüksek geliyordu.

"Şimdi söyle canım, ne oldu? Bu saate hayırdır?"

"Canım hayır sizde valla, siz ikiniz aynı yatakta hayırdır?"

Selinin şuan dudaklarını kemirdiğini ve kızardığını gözümün önünde canlandırınca, çok şeker bir tablo gördüm.

"Imm, şey.. Yani.. Sanırım biz Aykut ile birlikte olmuş olabiliriz. Ve galiba birbirimize aşığız."

"Galiba mı? Galibalıktan çıkmış gibi?"

"Of Damla ya! Tamam birbirimize kesin aşığız ve seviyoruz. Beni utandırman bittiyse, şimdi söyle bakalım. Neden aradın?"

"Evleniyorum."

"Nee?!"

O kadar çok bağırmıştı ki, telefonu kulağımdan uzaklaştırmak zorunda kalmıştım.

"Yavaş kızım be! Ne cırlıyorsun kulağımda?"

"Ay yok bir şey Aykut, vallahi yok. Lan sen gidip uyusana. Heeey bana Turuncu demeyi kes. Turuncu bi tarafına şiş batıracak şimdi! Hiii terbiyesiz git şurdan."

Selin sanırım Aykut ile konuşuyordu ve bir şey fırlatma sesi geldikten sonra "Alo, kuzum kusura bakma. Aykut uyandı sesime." dedi.

"Bugün gidip gelinlik bakabilir miyiz? Yani benimle gelir misin Selin?"

"Lan gelir misin nedir? Tabiki geleceğim! Sen benim canımsın!"

"Seni seviyorum."

"Bende birtanem. 1 saat sonra görüşürüz."

"Tamam."

Telefonu kapattıktan sonra aynı yavaşlıkla geri dönmüştüm ki, arkamda dikilen Hamza'yı görünce çığlık atıp telefonu elimden fırlattım.

"Manyak mısın be! Sinsi sinsi napıyorsun arkamda?!" diyerek çemkirmeye başlamıştım ki üzerime doğru yürümeye başladı. Yutkunarak geri geri gittim. Tehlikeli bakıyordu bu bana! Bir şey yapacak kesin! diye düşürken, yine klasik bir hale gelen hareket oldu. Sırtım duvarla buluştu ve ben Hamza ile duvar arasında, öylece gözlerine bakıyordum. Aha tehlike çanları! Hamza'nın gözleri karardı.

"H-hamza.. Ne yapıyorsun?" demeye kalmadan, Hamza dudaklarını yine boynuma götürdü. Isırıp öptükten sonra, bakışlarını gözlerime dikti. Niye ısırmıştı ve niye öpmüştü ki? Bu hareketi tüm bedenimde karıncalanma yapmıştı. İçimde tuhaf bir sıcaklık hissediyordum! Omen tonrem! Ne ayıp şeyler düşünüyordum böyle!

"Kimdi? Kime seni seviyorum dedin?"

What? Buna mı kızmıştı yani? Kendimi tutamayarak gülmeye başladım. Gülüşlerim kahkahaya dönerken, Hamza üzerimden çekilmiş şaşkınca bana bakıyordu. Sanki deli izliyordu. Gülüşlerim arasından "Bunu mu merak ettin?" diye sorunca "Damla, gülmeyi kessene! Ne dediğini anlamıyorum. Lan komik olan ne?" cevabını vermişti.

Hüsran! [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin