Kalp bir yanlışı yanlış olduğunu bildiği halde neden ısrarla ister? Işte bu soruya verecek cevabı olan varsa, buyursun versin. Çünkü benim bu soruya cevabım daima susmak olacak.
Bir gece öncesinde beni sarmalayıp saran adam, bir gece sonra canavara dönüp yine şiddet uygulamıştı ve ben yine "Hipnozun etkisinde, yoksa böyle bir insan değil." Sözleri ile kendimi avutmuştum.
Hamza'nın gözlerinde geçen o duyguları çözmeye çalışmak, fakat bir türlü çözemiyor olmak neden bu kadar sıkıyordu ki canımı?
Düşüncelerimden beni arındıran ses tonu Halime teyzeye aitti. Gözlerinden yaşlar akarken "Senin bu haline çok üzülüyorum ama bir şey yapamıyorum. Beni affet güzel kızım. Polisi arasam bir dakika yaşatmaz hiç birimizi" diyerek bir yandan da yüzümde olan yarayı temizliyordu.
Hamza gözü dönünce attığı tokat sayesinde, tırnağı ile suratımı yaralamıştı. Derin bir nefes çekerken gülümseyerek "Üzülme, Halime sultan. Ben en büyük acıyı ailemi toprağa gömerken yaşadım. Bunlar gelip geçici." Dedim.
Dilim bu kelimeleri dökerken, kalbim inadına zıttını söylüyordu.
"Bu yaralar geçecek ama, Hamza Aksoy'un sende, ruhunda, kalbinde açtığı yaralar kapanmayacak. Bunu sende iyi biliyorsun. Çünkü tüm bu olanlara rağmen, ona karşı güçlü bir bağ oluşturdun."Kendi içimde olan savaşa son verip, güçlü görünmeye çalıştım. Güçlü durmam lazımdı artık. Çünkü 5 gün içinde bu eziyet bitecekti. Ve ben Hamza Aksoy denen öküzü bir daha görmeyecektim. Bu düşünce kalbimin sıkışmasından başka halta yaramamıştı. Yine derin bir nefes çekme ihtiyaci hissederken, ne kadar derin nefes alırsam alayım, yeterli gelmediğinin farkındaydım.
Hamza Aksoy, hayatımı berbat eden 1 numaralı adam! Ve ben Damla Şehzade, salak gibi onu gördükçe kalbinin hızlı atmasına engel olamayan, 1 numaralı salaktım. Uluslar arası salaklık ödülü verilse, kesinlikle herkesi geride bırakır birincilik ödülünü kapardım. Hatta konuşma kürsüsünde olan kişi "Bu yıl yaptığı salaklıklarda sınır tanımayan Damla Şehzade, bu salaklık ödülünü kazanmayı hak etmiştir." Diyerek alkışlarla beni sahneye davet eder ve benden bir kaç şey söylememi ister. Ben de "Bu salaklık ödülüne beni layık gördüğünüz için minnettarım.
İlerleyen zamanlarda, daha büyük salaklıklar yaparak bu ödülü yeniden kazanacağım" der ve o kürsüden inerdim. Ah Allah'ım neler düşünüyordum ben böyle? Gerçekten bu adam dengemin içine etmişti.Ben bu düşünceler içinde boğuşurken Halime teyzenin ne zaman gittiğini fark etmemiştim.
Aykut ne zaman gelecekti acaba? Neler öğrendiğini hala bilmiyordum ve meraktan çatlıyordum. Biraz suyun altına girsem, o su bütün derdimi tasamı üstünden alıp götürse...
Aykut'un bana getirdiği eşofman takımından yine siyah olanı alıp yatağın üzerine koydum.
Banyoya girip yavaşça elbiselerimi çıkardım. Ciğerlerimi doldurduğum hava niye bana yeterli gelmek bilmiyordu?
Kendimi suyun altına bırakıp gözlerimi kapattım. Su üzerimden akıp giderken geçmiş zamanlarımı düşündüm. Ailem... Annem'in bana olan düşkünlüğü. Babam'ın koruması... Hepsini o kadar özlemiştim ki, gözümden akan yaşlara engel olamıyordum. Su akarken gözyaşlarımı da kendisiyle sürüklüyordu.
Bir gün annem gelip "Damla, istanbula göndereceğiz seni. Yatılı bir okulda devam edeceksin lise'yi."
dediği zaman surat aşmıştım.
"Neden? Gitmek zorunda mıyım? Sizden ayrı kalmak istemiyorum Anne." diyerek karşı çıkmıştım.
Annem benim iyiliğim için bunu yaptıklarını ve zamanı gelince beni yanlarına yine alacaklarını bu süre içinde kendimi mutlaka korumamı söylemişti. Sebebini hiç öğrenemesem de, aileme daha fazla karşı çıkmamış ve istanbula gelmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hüsran! [Tamamlandı]
Romance"Yanlış yapıyorsun." "Ben o yanlışı seni tanımakla yaptım zaten." "Büyük hata yapıyorsun ve bunu anladığında her şey için geç kalmış olacaksın!" Suratımın ortasına tokat patlattı, üzerime eğilip "Seninle hesabımız bitmedi henüz, Ecrin!" dediğinde...