HAYY GAYSSS!! YENİDEN SİZLERLEYYİİİMM!! ASLINDA BÖLÜMÜ 100 READ OLDUKTAN SONRA YAYINLAYACAKTIM FAKAT DAYANAMADIM YAYINLAYAYIM DEDİM. SİZİN BOL YORUMLARINIZI BEKLİYORUM. BEĞENİLERİNİ VE YORUMLARINIZI EKSİK ETMEYİN LÜTFEN. YORUMLARINIZI GÖRDÜKÇE DAHA ÇOK YAZASIM GELİYOR FAKAT BU SAYI AZ :/ OLSA OLSA 3-4 KİŞİ YORUM ATIYOR ZATEN İKİSİ DE YAKIN ARKADAŞLARIM YANİ :D LÜTFEN YORUMLARINIZI EKSİK ETMEYİN.
DEREK HİKAYESİ YAZIYORUM BİLDİĞİNİZ ÜZERE. EĞER HALA DAHA BİLMEYEN VARSA PROFİLİME GİRİP OKUYABİLİRLER ^_^ DEREK HİKAYESİ YANİ HAUNTED'E OLAN İLGİNİZDEN DOLAYI DA ÇOK TEŞEKKÜR EDİYORUM SİZE :D HAUNTED'E BU HİKAYEM KADAR GÜVENİYORUM VE BENİ YANILTMADIĞINIZ İÇİN SİZE ÇOK TEŞEKKÜRLER :*
BİR DE SİZE STİLES HİKAYESİ YAZACAĞIMIZI SÖYLEMİŞTİM CEREN YAZARINIZ İLE O İŞ BİRAZ GECİKTİ BİLİYORUM FAKAT ONU DA EN KISA ZAMANDA YAYINLAMAYI PLANLIYORUZ :D İLK BÖLÜMÜN TAMAMINI BİLDİĞİN CEREN'E KAKALADIM O AYRI KONU ^_^ STİLES HİKAYEMİZ DIFFERENCE'Yİ DE EN KISA ZAMANDA YAYINLAYACAĞIZ!!
VEE MULTİMEDİA SOPHIEEE!! İYİ OKUMALAARR!!!
Gözlerimi yavaş yavaş aralamaya başladım. Karşımda gördüğüm beyaz tavanı ilk başta tanımasam da burnuma dolan acayip kokudan hastanede olduğumu farkettim. Dirseklerimi yatağa yaslayarak hafifçe doğrulacaktım ki hissettiğim acıyla yeniden yattım. Koluma baktığımda dirseğime kadar sargılı olduğunu fark ettim. Tabii ya. Nasıl unuttum. Buraya geldiğimden beri ilk defa bu kadar delirme noktasına geldiğimi hissettim. Ve bana asıl acı veren ise benim delirmeme neden olan kişinin önceden de aynısını yapması. Yani beni delirten kişinin aynı kişi olması. Chris yine beni delirtmenin bir yolunu bulmuştu. Beni asıl şüphelendiren ise Jason ile aynı anda gelmeleri... Bu iyiye işaret değildi.
Gözlerimi tavana dikmiş düşünürken kulağıma dolan annemin sesiyle gözlerimi kapıya çevirdim. Ne dediklerini duymuyordum fakat annemin konuştuğuna emindim. Birkaç saniye sonra kapı açıldı ve içeri annem girdi.
''Sophie?'' dedi ve hızla yanıma geldi. Hemen yanımdaki sandalyeye otururken gözlerini gözlerime dikti ve gülümsedi. Yüzünde şefkat izleri vardı. Bana iyi davranmaya çalışıyordu. Bu ifadeyle benim daha berbat hissetmeme neden olmuştu.
''Uyanmışsın. Bizi o kadar korkuttun ki...'' dedi gözleri şefkatle küçülürken. Gülümsemek istedim. Ama sadece bir istekle kaldı. Yüzümdeki hiçbir kas oynamıyordu. Kendimi bir balmumu heykeli gibi hissettim.
''Endişelenme anne. İyiyim ben.'' dedim rahatlıkla. Evet kesinlikle iyiyim. Şu an hastanede yatıyorum ve annem bana şefkatle bakıyor. Bu şefkatli bakışlar bana şunu diyormuş gibi geliyordu: 'Sana acıyorum.' İnsanların bana acımasını istemiyorum. Bu dünyada en son isteyeceğim şey insanların bana acıması. Kendimi güçlü bir kız olarak göstermeliyim. Aksi takdirde insanlar üzerime çullanırlar. Bu sadece benim için değil, herkes için geçerli.
''Bunu neden yaptın?'' dedi fısıltıyla. Gözlerim dolmaya başlamıştı. Gözlerimi kapattım ve kafamı geriye attım. Büyükçe yutkundum ve sessiz olmaya çalıştım. Anneme hep sorunlarla geliyordum ve açıkçası bu benim sinirimi bozuyordu. Annemi üzüyordum. Bazen anneme gidip 'Anne beni evlatlıktan reddet ki artık gülesin.' diyesim geliyordu. Anneme verdiğim sadece üzüntüydü. Kim ister ki böyle bir evlat?
''Yalan söylediğin 10 metre ileriden bile anlaşılıyor Sophie. Hadi kızım. Neler olduğunu anlat bana.'' dedi. Gözlerimi açtım ve bir damla gözyaşının yüzümde ilerlemesine izin verdim. Annemi sorunlarımla sıkmak istemiyorum.
''Anne...'' burnumu çektim ve devam ettim ''Artık dayanamıyorum.''
Burnumu yeniden çektim ve anneme baktım. Annemin suratı şefkatten bambaşka yollara sürülmüştü. Yüzü düşmüştü. Ellini elimin üzerine koydu ve güven verircesine sıktı.
''Chris ve Jason...'' diğer elimle gözyaşlarımı sildim. ''Beni bırakmıyorlar. Peşimi bırakmıyorlar anne. Onlara kaç defa ele alınır açıklamalar yaptım fakat anlamak istemiyorlar. Daha ne yapabilirim? Ben bu kadar kötü bir insan mıyım?''
Ağzımdan istemsizce bir hıçkırık kaçtı. Hıçkırığımı durdurmak istercesine dişlerimi dudaklarıma bastırdım. Annem diğer elini başımın altına koydu ve başımı göğsüne yasladı. Çenesini başıma koydu. Arada başıma ufak öpücükler konduruyordu.
''Hayır tatlım. Fazla iyisin. Bu yüzden hep peşindeler.'' dedi fısıltıyla. Başımı yastığa geri bıraktı ve alnımdan öptü. Anne sarılışı, anne öpücüğü... Bunlar en iyi sakinleştirici olarak doktorlar tarafından kullanılmalı. Annem yanımdayken o sarılışı ve öpücükleri o kadar iyi geliyordu ki... Sanki 100 tane sakinleştirici iğne vurmuşlar hissi veriyordu.
''Çok yorgun görünüyorsun. Biraz şekerleme yapmaya ne dersin?'' dedi üzgün ifadesini yok edip yeniden şefkat halini yüzüne yerleştirirken. Başımı olumlu anlamda salladım. Daha yeni uyanmama rağmen kendimi çok yorgun hissediyordum. Sanki üç gecedir uyumuyormuşum gibi hissediyordum. Annem sandalyesine geri otururken gözlerimi kapattım. Birkaç saniye sonra da uykuya daldım.
***
''Ne yapmalıyım bilmiyorum.''
Duyduğum sesle uyandım. Gözlerim birbirine yapışmış gibi açılmıyordu fakat gayet iyi duyabiliyordum. Konuşan annemdi ve sesi çok endişeli geliyordu. Zaten rahat bir ses duymam mümkün değildi.
''Hiç polise gittin mi?''
Scott'ın annesi Melissa'nın sesini duymamla annemle konuştuklarını anladım. Buraya gelirken beni görmüş olmalı. Scott, onlar duymuş muydu acaba? Haberleri var mıydı? Tanrım baş belasından başka hiçbir şey olmuyordum onlara. Kendimi çok suçlu hissediyordum.
''Gitmez olur muyum? Kaç kere gittim. Fakat polisler onları birkaç gün içerde tutup yeniden salıyorlar. Yani fayda etmiyor.'' dedi annem. Derin bir iç çekti.
''Sanırım...'' Gözlerini bana diktiğini hissettim. ''Onu yeniden psikoloğa yollamam gerekecek.''
Bunu duymamla gözlerimi açmam bir oldu. Kolumun acımasını aldırmadan yatakta doğruldum. Sağ çarprazımda sandalyede oturan Melissa ve anneme kötü bir bakış attım. Onlar da şaşkın gözlerle bana bakıyorlardı.
''O lanet olası psikolog bozuntularıyla yeniden görüşmeyeceğim! Anladın mı?! Asla!'' dedim ve hızla ayağı kalktım. Kulaklarım uğulduyordu. Annem birkaç şey söylese de onu umursamadım. Fakat son söylediği şey kalbime bir hançer gibi saplandı.
''Anlamıyor musun? Yeniden konuşamayabilirsin. Bunu göze alamam! Bunu yeniden yaşayamam!''
O anki ruh halime bağlı olarak bunu da umursamamıştım fakat kalbimdeki izi uzun süre geçmeyeceğe benziyordu. Konuşamadığım zamanlar işaret dili öğrenme çabalarım, annemin beni anlama zorlukları, bir iki ay neredeyse hiç iletişim kuramamamız gözümün önünden bir şerit gibi geçmişti. Hayatımın en zor zamanları sanırım o zamanlardı. Babamın ölümü ve şu anki yaşadıklarımı hesaba katmıyorum bile.
Hızla kapıdan çıkarken annemin arkamdan bağırarak söylediklerini umursamıyordum. Kafam uyuşmuş gibiydi ve kafamda dönen tek kelime psikologdu.
''Umrumda bile değil!'' diye bağırdım koridorda bildiğin yalınayak yürürken. Hastanenin çıkış kapısına ilerlerken önüme birisi geçti. Başımı kaldırarak Isaac'in yüzüne baktım.
''Geri dönmeyeceğim.'' dedim çenem titrerken. Yeniden gözlerim dolmaya başlamıştı. Bugün fazla sulu gözlülük etmemiş miydim? Elini başıma koydu ve kendine bastırdı. Diğer elini de belime doladı. Kollarımı boynuna dolarken yüzümü boyun girintisine sakladım.
''Geri dönmek istemiyorum...''
''Şşşş...'' dedi başımı okşarken. ''Her şey iyi olacak.''
Gözlerimle Isaac'in omzundan arkasına baktım. Hastanenin kapısında gördüğüm kişiyle Isaac'in tişörtünü avuçlayarak sıkmaya başladım. Hayat benimle dalga geçiyor olmalı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Teen Wolf (Brand New Friend)
Fanfiction''Beni dikkate alıyor musun? Tanrım almıyorsun! Hadi ama kim bilir kaç günden beri tanışıyorsunuz ve ... ve ... '' daha fazla konuşamamıştım. Çünkü tam da karşımda tişörtünü çıkarmıştı. Kısacası yarı çıplaktı. Sesli bir şekilde yutkundum ve gözlerim...