BU BÖLÜMDE HERŞEYİ BOK ETTİM YOKMU BANA BİR ALKIŞ ^_^ UZUN SÜREDİR YAYINLAMADIĞIM İÇİN SİZDEN ÖZÜR DİLİYORUM BİLDİĞİN İLHAM PERİLERİ BENİ ALDATTI VE GİTTİLER. AMA SONRADAN ARKADAŞIM KÜBRA (SAĞOLASIN GÜLÜW) VERDİĞİ FİKİRLE KAFAMDA BİR ŞEYLER TASARLANMAYA BAŞLADI. TENKS VERİ MAÇ YANİ KUBRA :D NEYSE BEN SİZİ TUTMAYAYIM OKUMAYA GEÇİN.
MULTİMEDİA'DAKİ ŞARKIYI OKURSANIZ ÇOOOK İYİ OLUR!!
Yatağımda yatarken elimle uğraşıyordum. Sağıma baktığımda teyzem (evet teyzem) bana hüzünlü gözlerle bakıyordu. 'Tam da gelecek zamanı buldu' dedim içimden.
''Nasılsın? Daha iyi misin?''
Başımı olumlu anlamda salladım. Teyzem beni çok severdi ve ben de onu. Teyzem diye demiyorum çok güzel kadındır. Şu ana kadar evlenmemesi de ayrı bir ironi. O sırada annem içeri girdi. Gülümsedi ve koltuğa oturdu.
''Taburcu olabilirmişiz. Okula bile gidebileceğini söyledi doktor.'' dedi yüzündeki gülücüklerle. Açıkçası anneme biraz kırgındım. Daha doğrusu sinirliydim fakat getirdiği bu haberle yüzümde bir gülümseme oluştu. Okula gideceğim için sevineceğim hiç aklıma gelmezdi. Buradan kurtulayım da. Başka bir şey istemiyorum.
''O zaman... buradan çıkabilir miyiz bir an önce?'' dedim bıkkın bir sesle. Annem başını salladı ve ayağı kalktı.
''Tamam madem. Ben işlemleri hallederken sen de hazırlan.'' dedi kapıya yönelirken. Başımı olumlu anlamda salladım ve kapıdan çıkmasını izledim. Annem teyzem geldikten sonra bütün arkadaşlarımı evlerine yolladı. Onlara 'Ben ve teyzesi yanında. Biz yanındayız endişelenmeyin.' diyerek evlerine yolladı. Hızla giyindim ve hastaneden çıktık. Teyzemin arabasıyla eve geldik. Annem izin almıştı bugünlüğüne. Eve geldiğimizde hemen odama çıktım ve saatin erken olmasına rağmen kendimi uykuların kollarına bıraktım.
***
Okula adım attığımda yanımdan geçen insanların bana içime düşecekmiş gibi baktıklarını gördüm. Büyük ihtimalle neler olduğunu bilmiyorlardı ve merak ediyorlardı. Aklıma doluşan o sahnelerle yüzümü buruşturdum ve hızla dolabıma gittim. İçinden kimya kitabımı aramaya başladım. Bulduğumda kapağını kapadım fakat kapağının arkasında gördüğüm Scott'la yerimde sıçradım.
''Korkutmak istememiştim.'' dedi sakin bir sesle. Gözlerimi kalbimin üstündeki elimden ona çevirdim. Hafifçe gülümsedim.
''Önemli değil. Bir şey mi oldu?'' dedim tek kaşımı kaldırarak. Ellerini çantasının askılarından çekerek serbest bıraktı.
''Şey... sana bir şey söylemem lazım.''
''Söyle o zaman.''
''Şey bu biraz...'' etrafına baktı ve bana döndü ''özel.'' Kaşlarımı kaldırdım. Scott'ın benle paylaşacağı özel şey ne olabilir ki? Şaşkınlığımı gizleyerek gülümsedim.
''Tabii.'' dedim tatlı bir gülümsemeyle. Onunda yüzünde bir gülücük oluştu.
''O zaman bu akşam bize gel?'' dedi tek kaşını kaldırarak.
''Olur o zaman... akşam görüşürüz.'' dedim ve yanından geçerek sınıfıma ilerledim.
***
Elimdeki abur cubur poşetiyle Scott'ın evinin kapısını çaldım. Bir kaç saniye sonra kapı açıldı. Melissa güler yüzle bana bakıyordu. Ben de gülümsedim.
''Scott içeride sana bir sürprizi var.'' dedi güler yüzüyle. Kaşlarım çatıldı. Ne olabilir ki? Yemek? Çikolatalı pasta? Çikolatalı kek? Canım çok çikolata çektiği için aklımda koskocaman bir çikolata yazısı vardı. Buraya gelirken aptallık edip yemek yemeden gelmiştim. Gelirken de bir çörek alıp gelene kadar yedim fakat o çörek nereme yeticek? O çörek benim midemin %2'sini karşılıyordu. O an karnımın gerçekten acıktığını hissettim.
''Ben de çıkıyorum. Bu akşam nöbetim var. Size iyi eğlenceler çocuklar!'' dedi ve yanımdan geçerek hastanenin yolunu tuttu. Arkasından birkaç saniye baktıktan sonra içeri girdim ve kapıyı kapattım. Mutfaktan gelen seslerle yüzümde bir gülücük oluştu. Evet yemek vardı. Evet! Hızlı adımlarla mutfağa girdim. Masanın üzerinde içinde makarna dolu tabaklar görmemle yüzümdeki gülücük daha da büyüdü. Makarnaya bayılırım!
''Sen bir melek misin? Tanrım yoksa o kurt algıların benim aç olduğumu da mı farketti?'' dedim ve bildiğin masaya atladım. Sandalyeye otururken poşeti yanıma bıraktım ve yemeğe gömüldüm. 15-20 dakika sonra yemekten kalktık. Hiçbir şey dememişti. Arada ona kısa bakışlar atmıştım. Tam söyleyecekken vazgeçiyor ve ağzını kapatıyordu. Benim hareketlerimi dikkatle izliyordu. Bu kadar önemli ne olabilir ki? Oturma odasına geçtik. Koltuğa oturur oturmaz konuştum.
''Evet. Artık şu 'özel' şeyi söyler misin?''
Gözleri ayaklarından bana çevrildi. Dili tutulmuş gibi gözüküyordu. Bu daha da endişelenmeme sebep oldu.
''Şey seninle bir şey paylaşmak istiyorum.'' Başımı olumlu anlamda salladım.
''Ben...birisini seviyorum.''
''Evet herkes biliyor. Allison. Seni şanslı çocuk.''
''Hayır...Ah o değil. Ben...başkasını seviyorum.''
Gözlerim yerimden fırlayacakçasına açıldı. Ama...ikisi...birbirlerini seviyorlardı. Hem de deli gibi.
''Tamam...'' derin bir nefes aldım ''kim o zaman?''
''İşte ben de sana onu soracaktım. Bir kıza onu sevdiğimi nasıl söyleyebilirim? Özellikle bir sevgilisi varsa.''
Tanrım bir de sevgilisi mi vardı? Kızın haline şimdiden üzülmüştüm.
''Ben olsam...ona açık açık söylerdim. Beni sevdiğini bilsin yeter. Gerisi ona kalmış.''
''Öyle mi düşünüyorsun?''
''Evet kesinlikle öyle.''
''Sophie seni seviyorum.''
''Kesinlikle böyle söyle...'' Gözlerim şaşkınlıkla açıldı. Ve ağzımdan çıkan tek şey bu oldu.
''Ne?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Teen Wolf (Brand New Friend)
Fanfiction''Beni dikkate alıyor musun? Tanrım almıyorsun! Hadi ama kim bilir kaç günden beri tanışıyorsunuz ve ... ve ... '' daha fazla konuşamamıştım. Çünkü tam da karşımda tişörtünü çıkarmıştı. Kısacası yarı çıplaktı. Sesli bir şekilde yutkundum ve gözlerim...