Evet doğru final doğru okudunuz :( Bu bölümde Jason'un neden Sophie'ye taktığı ve aralarında ne geçtiklerini öğreneceksiniz. Final diye üzülmeyin size çok iyi sürprizlerim var :)) Bu bölüm kısa oldu çünkü anlatılcak pek fazla bir şey yoktu. Final bölümü hazır ve uzuun uzuun yazdım. O yüzden vote leyin ve yorumlarınızı eksit etmeyin lütfen. İyi okumalaarr!!
13 Kasım 2009
Elimdeki poşetleri yere bıraktım ve cebimden anahtarlıklarımı çıkardım. Uzun bir alışverişti ve çok yorulmuştum. Kapıyı açtıktan sonra poşetleri elime alıp içeri girdim.
''John! Evde misin!?'' diye bağırdım. Hiç ses gelmedi. Büyük ihtimalle işten dönmemiştir. Son zamanlarda hep geçiyordu, çok sıkı çalışıyorlardı.
John annemin kocasıydı. Babamla ayrıldıklarından 3 sene sonra John ile evlendi. Üvey babam çok nazik ve çok kafa dengi bir adamdı. Sanırım esprilerime gülen tek kişi olduğu için onu seviyorum.
Mutfağa girdiğimde gözüme saat takıldı. Saat akşamın onuydu ve şüphelenmeye başlamıştım. Annem zaten evde yoktu çünkü bu akşam hastanede nöbeti vardı. Ama John'un çoktan eve gelmesi gerekiyordu. Belki uyuyordur diye düşünerek merdivenlere yöneldim. Seri adımlarla merdivenlerden çıktım. Annem ile John'un odasına geldiğimde kapının aralık olduğunu gördüm. Yavaşça elimi kapıya götürdüm ve hafifçe ittim. Gördüğüm manzara karşısında donup kaldım.
John yerde kanlar içerisinde yatıyordu. Her yer kan içindeydi. John'un gözleri açıktı ve tavana bakıyordu. Ölmüştü. Tüylerim ürperdi. O anda yanımda duyduğum sesle irkildim.
''Baba?''
Jason. John'un oğlu. Üvey kardeşim. Karnımda bir ağrı hissettim. Babasını böyle görmüştü. Onu ölü bir şekilde yerde yatarken görmüştü. Jason'un gözleri babasından bana çevirdi. Gözlerindeki öfke ve burnundan hızlı soluması beni korkutmaya başlamıştı.
''Katil! Babamı öldürdün!''
Duyduğum sözlerle kalbime kazık saplanılmış gibi oldum. Gözümden düşen bir damla yaşla başımı olumsuz anlamda salladım. Adımlarım geriye doğru gidiyordu. Sırtım duvara çarpınca hızla cebimden telefonu çıkardım ve ambulansı aradım.
***
Kilisede oturmuş etrafıma bakınıyordum. Herkes üzgün bir şekilde John'un resmine bakıyorlardı. Bazıları ağlıyordu. Bu grubun içerisinde annem de vardı. Yanımda gözleri kan çanağına dönmüş bir şekilde ağlıyordu. Onu sevmişti. Babamdan sonra bunun olması onu iyice sarsmıştı. Elim annemin omzunda teselli etmeye çalışıyordum. Henüz ağlamamıştım fakat eğer annemi daha fazla böyle görürsem ağlayacağım kesindi.
Hışımla yerimden kalktım ve Kiliseden dışarı çıktım. Çıkar çıkmaz yüzüme çarpan temiz hava içimi rahatlatmıştı. Derin bir nefes aldım. Birkaç gündür böyleydi. Hep hüzün vardı.
''İyi sıyırdın.''
Başımı sesin geldiği yöne doğru çevirdim. Jason kollarını önünde birleştirmiş bana sert sert bakıyordu. O günden sonra onu hiç görmemiştim. Bu tesadüf değildi. Ondan kaçıyordum. Neden kaçtığımı tam olarak ifade edemesem de ondan tırsıyorum. Beni babasını öldürmekle suçlamıştı ve bu gerçekten geçiştirilecek bir durum değil.
''Ne?'' dedim şaşkın ifademle. Sırıttı ve kollarını serbest bıraktı. Bugünde sırıtmasını değil de üzgün olmasını bekliyordum fakat gerçekten çok ters biriydi.
''Katil sensin. Herkese ben değilim diye geçiştirdin. Seni hapise atmadılar.'' dedi sırıtmayı bırakarak. Sırıtması yerini yine öfkeye bıraktı. Öfkesi delip geçiyordu insanı.
''Yanlış anlıyorsun ben katil falan değilim! Ben John'u öldürmedim!'' dedim yüksek sesle. Çok fazla bağırmasam da birkaç insan bize dönmüştü. Gözlerimi onlardan kaçırdım ve yine Jason'a döndüm. Yüzündeki bütün ifadeler silinmiş bana öylece bakıyordu.
''İyi kız rollerin bana işlemiyor. Hiç merak etme tatlı kardeşim. Bu yanına kalmayacak.'' dedi ve seri adımlarla yanımdan ayrıldı. Ben arkasından korkuyla bakarken dizlerimin artık beni kaldıramadığını hissediyordum. Onu o kadar çok iyi tanımıyordum fakat bunu yapabilecek potansiyelde biri olduğunu herkes gibi biliyordum. Dürüst olmak gerekirse:
Korkuyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Teen Wolf (Brand New Friend)
Fanfiction''Beni dikkate alıyor musun? Tanrım almıyorsun! Hadi ama kim bilir kaç günden beri tanışıyorsunuz ve ... ve ... '' daha fazla konuşamamıştım. Çünkü tam da karşımda tişörtünü çıkarmıştı. Kısacası yarı çıplaktı. Sesli bir şekilde yutkundum ve gözlerim...