-2-
Gözlerimi açtığımda otobüsteki insanların hızlı hızlı aşağı indiklerini gördüm. Tüm yol boyu uyuyor olduğuma inanamazdım ama durum bundan farklı değildi. Fazla geçmeden toparlandım ve ben de onlara ayak uydurmaya başladım.
Oturduğum yerden kalktığımda uyuşuk hissettim ama bunu önemsemedim. En azından uykusuz değildim. Tüm gece boyunca uyumuştum. Bu yüzden gece yolculuklarını her zaman çok sevmişimdir.
Kol saatime baktığımda, daha sabahın dokuzu olduğunu gördüm. Sabahın erken saatleri olmasına rağmen, insanlar sokaklara dökülmüştü bile. Bu şehrin kalabalıklığına, trafiğine alışmam gerekiyordu. Sonuçta burası doğup büyüdüğüm yer değildi.
Akşam olmasına daha çok zaman vardı ama halletmem gereken işlerim de vardı. Mesela şuan henüz kalabilecek bir yerim yoktu. Yurt işini internetten halletmiştim ve kalacak bir yerimin olmasını istiyorsam bir an önce gitmeliydim. Otogarın yakınlarında olan taksi durağına doğru yürümeye başladım. Boş bulduğum ilk taksiye bindim. Taksiciye ise internetten bulduğum, okul yakınlarındaki yurdun adresini verdim. Sessiz,sakin bir yolculuk başlamış oldu.
Yaklaşık olarak kırk beş dakika sonra, yurdun karşısında duruyordum. Şöyle bir baktıktan sonra, kapıyı ittirdim. İçeri girdikten sonra, danışmaya müdirenin odasını sordum ve öğrendim. Odaya girdiğimde bavulumu kenara bıraktım ve deri koltuklardan birine oturdum.
"Merhaba efendim," diye ürkekçe konuştum. "İnternetten başvuru yapmıştım. Odamı öğrenmek istiyorum."
Masadaki karttan isminin Pınar olduğunu öğrendiğim kadın, burnunun ucuna kadar inen gözlüklerini çekiştirdi. Oldukça sert ve disiplinli bir görünümü vardı. Bu beni korkutmuyor değildi. Bana cevap bile vermemişti, önündeki bilgisayarla ilgileniyordu. Bir süre sonra siyah gözlerini daha da karartırcasına bakarak bana baktı.
"Üzgünüm ama sizi kabul etmem mümkün değil."
Kaşlarımı kaldırarak sordum. "Nasıl yani?"
"Anlaşılmayacak bir şey söylediğimi sanmıyorum, küçük hanım."
"Nasıl ya? Birkaç gün önce başvurumu yapmıştım. Her türlü evrakın görüntülerini yolladım."
"Sistemde onaylanmış gözükmüyor. Doğrulama yapmamışsınız." diye cevapladığında başımdan aşağı kaynar sular döküldü. O kadar kimlik fotokopisiydi, sağlık raporuydu, sivil temiz raporuydu hepsini ayarlamıştım.
"Lütfen. Kalacak yerim yok." diye kendimi acındırmaya başladığımda, sert bakışları gram yumuşamamıştı. Onca yıl tiyatro kurslarına gitmiştim ve iyi bir oyuncuydum. Lisedeyken hocalara iyi bahane sıralardım ama bu sefer sert bir kayaya toslamıştım.
Kadın, çekmecesinden çıkardığı, birkaç kağıt parçasını bana uzattı. "Sizin sorumsuzluğunuz bizi ilgilendirmiyor. Evrakları doldurun. Sorun çıkmadığı halde, bir hafta içinde kabul edilirsiniz zaten."
"Ya şaka mı? Evrakları zaten doldurdum."
"Sistemde bir tanesi bile gözükmüyor,üzgünüm."
Elimde tuttuğum bir parça kağıdı masaya bıraktım. Yanımda duran bavulumu aldım. Evrakları doldurmadan söylene söylene kapıyı çarptım ve yurttan ayrıldım.
"Sikeyim ya!"
Artistlik olsun diye evrakları doldurmadan oradan çıkmıştım. Doldurmadığım içinde kaydım oraya hiçbir zaman yapılmayacaktı! Aman ne güzel!
Ayaklarımı sürte sürte yürümeye başladım. Karnım biraz acıkmıştı. Sabahtan beri bir şey yemiyordum ve saat öğlene geliyordu. Yemek yemeyi erteledim çünkü hazır yakınken ilk önce kaydımı yaptırmam daha mantıklıydı. Her şey boka sarmıştı. Bari kaydımı yaptırırdım. Fakat çapulcular gibi okula bavula gitmek istemiyordum. Bundan dolayı kafenin birine girdim ve bavulumu oraya emanet ettim. Birazdan yemek yemeye gelecektim nasılsa.
Peşimde koca bir bavul sürüklemeden okuluma giriş yaptığımda büyülenmiştim. Burası özel bir okul değildi ama köklü bir üniversiteydi. Birçok özel okulu sollardı. Köklü ve iyi bir eğitim sistemi, sürüyle aktiviteleri vardı. Binicilik, yüzme, yemek, resim, müzik, oyun sahaları... Ve ben bu okuldaydım.
Bahçe benim gibi öğrencilerle doluydu. Ellerinde ise bir sürü evrakları vardı. Hemen çantamdan evraklarımı çıkardım. Bankta oturan bir kaç kıza kayıt kabulünün nerede olduğunu sordum. Onlardan cevabımı alınca hemen doğru koşar adımlar atmaya başladım.
Bundan sonra öğrenci işleriyle seviyeli bir ilişki yaşayacaktım.
"Merhaba. Bir şey soracaktım." dedim.
"Sorma, her şey panoda yazıyor."
Kaşlarımı kaldırdım ve sakince nefesimi verdim. İstanbul'a geleli bir gün olmamıştı ve bir tane bile insanla karşılaşmamıştım. Diyaloga girdiklerime insan demek istemiyordum çünkü bu benim yaşadığım yerdeki insanlara hakaret olurdu.
İşlerimi hallettikten sonra kağıtları kadına tutuşturdum ve evraklarımı halletti. "İyi günler." diye söylendikten sonra sıradakini almak istercesine etrafa bakındığında işaret parmağımı kaldırdım. "Bir dakika, bir şey soracağım." Tam dudaklarını aralıyordu ki biraz gülerek ufak bir laf soktum. "Ve şey, panoda yazmıyor."
"Evet,dinliyorum."
"İstanbul'a daha yeni geldim be kalacak bir yerim yok.Bana buraya yakın bir pansiyon önerir misiniz, lütfen?"
Bir tıklanma sesi ile cümlem kesildiğinde arkama baktım. Bugüne kadar görmediğim kadar yakışıklı bir çocuk tam karşımda duruyordu.
"Ben... Kayıt tazelemek için gelmiştim ama... İstemeden kulak misafiri oldum. Bende kalabilir."
Kaşlarımı kaldırarak bakmaya başladığımda kendini toparladı. Başını kadından çevirip bana yani konunun muhatabına baktı. "Yani... Şey, bende kalabilirsin."
Hayatımda daha önce bu tarz bir şeyle karşılaşmamıştım. Elbette biliyordum ki yeni bir şehir, değişimleri beraberinde getirecekti.
-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayatımı Değiştiren Sen #Wattys2014
JugendliteraturÜniversite için şehir değiştiren Mina'nın değişen tek şeyi şehri değildir. Hayatına giren her şey, her insan onu yeni bir değişim içine sürükler. "Durup baktın göz ucuyla, başka biri vardı yanında." "Sakin kalamazdım, benim olacağını bilmesem." • 'e...