15- Parti (!)

25.1K 992 50
                                    

-14-

(Bir hafta sonra.)

"Off tamam, Hera yeter!"

Hera, bana gözlerini devirirken, tısladı. "Ay Mina! Hemen nasıl yoruluyorsun anlamıyorum."

"Yoruluyorum işte. Zaten nedenini anlayamamış olduğum bir partinin içinde buldum kendimi."

"Al şunu da dene." Hera'nın elindeki kırmızı elbiseyi aldım ve ayaklarımı sürterek kabine girdim. Bugün Kayra ile birinci haftamızdı ve daha öncesinde hiç yapmadığım bir şey yapacaktım. Nur'un ısrarı üzerine, onların evinde küçük bir parti verecektik. Bu onlar arasında gelenek gibi bir şeymiş. Aralarından biri çift olduğunda ilk haftalarını daimi olsun diye kutlarlarmış. Bana biraz komik gelmişti. Birinci yılı, hatta ayı kutlamayı anlardım ama bu özel olduğundan çiftler arasında kalan bir şey olmalıydı. Nur'a belli etmek istemiyordum ama ilk hafta partisi şu zamana kadar duyduğum en saçma-komik ikiliydi.

İçimdeki düşünceleri dışıma yansıtamadık iyi için ben ve Hera sabahtan beri kıyafet arıyorduk. Hera, pudra renginde straplez bir elbise, mavi ayakkabı ve mavi küçük mavi bir çanta almıştı. Ben ise hala elbise arıyordum. Kabinden çıktığımda Hera'nın ıslıklarını duydum. "Mina, bunu alıyoruz, bu harika." Aynaya baktığımda gerçekten de güzel göründüğünü gördüm. Kan kırmızısı ve derin dekolteli askılı bir elbiseydi. Mağazadaki görevli, siyah bir çantayı da elime tutuşturdu.

"Tamam alıyorum." Elbise ve çantanın fiyatını ödeyip mağazadan ayrıldık. "Şimdi bayılacağım." dedim yürümeye başlarken.

"Bir şey soracağım sana. Sen nasıl bir kadın için en önemli olan şeyi sevmiyorsun?"

"Neyi sevmiyorum Hera?"

"Tabii ki de alışverişi! Ne zaman senle alışverişe çıksak hemen yorulup eve gitmek istiyorsun." derken gözlerini devirdi. Bir yandanda mağazaları incelemeye devam ediyordu.

"Bir kadın için en önemli olan şey alışveriş değil de ondan."

"Of Mina, of! Hadi kuaföre gidiyoruz." Hera, çok girişken bir kızdı. İstanbul'a yeni gelmiş olmasına rağmen her yere kolaylıkla -kaybolmadan- gelip gidebiliyordu. Belki de daha önce İstanbul'da olduğu için yabancılık çekmemesi gayet normaldi.

Kuaföre gittiğimizde bizi hiç takan olmadı. Ben 'başka bir yere gidelim' diyecekken Hera, çoktan kavga çıkarmaya başlamıştı. "Hera, tamam sakin ol! Hadi gidelim buradan rezil oluyoruz." Ama tabii ki de beni dinlemezdi. Çoktan kavga çıkmıştı bile. Kavga, kuaförün sahibi tarafından kovulunca, bitmişti maalesef.

"Yaptığını beğendin mi? Nasıl kavga çıkartabilirsin ya!"

"Evet, harika oldu. Uzun zamandır teke tek atmıyordum, iyi oldu. Valla bak. Stresimi atmış oldum."

"Hala işin şakasındasın ya!" diye homurdandım.

"Ne yapsaydım Mina? Bizi fark etmediler bile. Oturup bekleyemezdim."

Başka bir kuaföre gittik. Bu sefer şansımıza (!) iyi bir yer çıktı. Hemen boş koltuklardan birine oturduk ve saçlarımızı adamların eline bıraktık. Hera, saçlarını ördürürken bense ensemde toplattırdım. Allığın ve kontürün ön planda olduğu bir makyaj yaptırdığımda hazırdık. İkimizin de işleri bitince kuaföre borcumuzu ödedik ve kuaförden ayrıldık.

"Güzel şeyler seçtik gerçekten."

"Yorulduğumuza değdi." dedim ben de taksi durağına ilerlerken. Hera da bana bakarak homurdanmaya başladı. "İki lafından biri 'yorulmak' Mina. Vuracağım artık en sonunda ağzına." Haklıydı ama bir şey söylemeden yürümeye devam ettim. Boş bir taksiye atlayıp evin adresini taksiciye söyledim. Eve geldiğimde Kayra, televizyon izliyordu.

Hayatımı Değiştiren Sen #Wattys2014Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin