-48-
(3 GÜN SONRA)
Annem, sağ eliyle gözyaşlarını silerken mırıldandı.
"Bu kadar çabuk mu gitmen gerekiyor?"
Elimdeki tişörtü de bavuluma koyduktan sonra anneme sarıldım. "Ağlama anne. Beni de üzüyorsun."
Beni de ağlatmayı başardığında yanaklarımı istila eden göz yaşlarını sildim. Bu gece İstanbul'a dönüyorduk ve annemse bunu hala kabullenemiyordu. Bir türlü kabullenmek istemiyordu. Elinin tersi ile yanaklarını silip sitemle konuştu.
"Hani daha bir buçuk hafta daha buradaydın?"
Aslında tam da dediği gibi Hera ile haftaya döneceğimizi planlamıştık ama okula biraz erken gidip kayıtlarımızı tazelememiz gerekiyordu. Ayrıca Kayra da Serkan da yaklaşık bir buçuk aydan beri bizimle birlikte burada kalıyorlardı. Onları -her ne kadar istemeyerek olsa bile- peşimizden buraya sürüklemiştik. Daha fazla burada kalıp onlara da işkence çektirmeye gerek yoktu.
"Anneciğim. Yapmamız gereken işlerimiz var. Hem damadın otel odalarında işkence çekiyor." dedikten sonra gülmeye çalıştım.
"Senden ayrılmak zor olacak." dediğinde ağlamamak için kendimi zor tutuyordum.
"Haydi ama ilk gidişim değil ki. Hem görüntülü olarak da telefondan da hep konuşuyoruz ya."
Aslında bazen onlardan ayrı kalmak iyi bile geliyordu ama ağırlıklı olarak bundan hoşnut değildim. Hera ile küçükken hep hayal kurardık. Üniversitede yanımızda olmayacaklarını ve bu yüzden özgür olacağımızı düşünürdük ama şimdi büyümüştük. Onlarsız ne kadar zor olduğunu anlamıştım. Onları özlüyordum Aslında tam da hayal ettiğimiz gibiydi. Özgürdük ama kalbimizin bir tarafında hep bir burukluk vardı.
Bavuluma son eşyalarımı da yerleştirdikten sonra üzerine oturup zıpladım. Biraz popomla baskı yaptıktan sonra zor bela kapatabilmiştim. Annem bu halime kıkırdadığında ortaya ağlama ile karışık bir şey çıktı.
"Hala benim küçük çocuğumsun."
"Hey! Kıskanıyorum ama."
Minik kardeşim Sahra kapının önünde dikilmektense koşarak yanımıza geldiğinde kucağıma aldım. "Benim minik prensesim büyümüş de bizi mi kıskanırmış!" deyip onu gıdıklamaya başladım. Odayı üçümüzünde kahkahaları inletiyordu.
"Haydi bakalım Sahra. Öğle uykusu zamanın geldi. Ablanla vedalaş da sonra yat." Sahra, ilk başta biraz uflayıp puflasa da Bahar Sultan'ın ısrarına direnemedi. Annem, onun elinden tutup odasına götürdü. Ben de yatağıma sırt üstü uzandım. Yanımda duran komodine uzanarak telefonumu aldım.
Gönderilen: Kahramanım
'Bavullarım hazır. Hala seninle gelmem konusunda ısrarcı mısın?'
Otobüsle gitmek gerçekten çok yorucu oluyordu. Yolculuk uzun sürüyordu. Mayışıyorduk, uyuyamıyorduk. Paramızla rezil oluyorduk. Ondan dolayı Hera ile geldiğimiz gibi uçakla dönmeyi planlıyorduk. Taa ki Kayra'nın buna gerek olmadığını söyleyene dek.
Uçakla gideceğimiz kadar hızlı olmazdı ama sevgililerimizle olduğumuz için daha eğlenceli olurdu.
Gelen: Kahramanım
'Israr etmiyorum. Onlarca kez söyledim. Yarın akşam almaya geleceğiz sizi.'
Gönderilen: Kahramanım
'Tamam canım. Öptüm.'
Annemler bu akşam yola çıkacağımızı sanıyordu ve Hera ile yarın çıkacağımızı sır olarak saklıyorduk. Buradaki son gecemizi güzel geçirmek istiyorduk. Bir geceliğine felekten bir gece çalmak istiyorduk, bundan dolayı annemlerin dönüşümüzle alakalı bir bilgisi yoktu. Yalnızlığımı fırsat bilerek Hera'nın numarasını rehberden buldum ve zaman kaybetmeden aradım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayatımı Değiştiren Sen #Wattys2014
Novela JuvenilÜniversite için şehir değiştiren Mina'nın değişen tek şeyi şehri değildir. Hayatına giren her şey, her insan onu yeni bir değişim içine sürükler. "Durup baktın göz ucuyla, başka biri vardı yanında." "Sakin kalamazdım, benim olacağını bilmesem." • 'e...