-20-
Sabahın erken saatlerinde uyandım. Şu kamp zırvalığı için saatin altı buçuğunda kalkmıştım. Son dönemlerde zaten uyku problemi çekiyordum, düzenim tamamen alt üst olmuştu. Yataktan kalktım ve esneyerek banyoya gittim. Banyodaki işlerimi hallettikten sonra üzerime bir şeyler geçirip aşağıya indim. Hera, mutfakta kahve içiyor ve telefonunda bir şeyler izliyordu. "Günaydın." diye mırıldandığımda aynı şekilde karşılık verdi.
"Ben bu saatte bir şey yiyemem. Sen yiyecek misin?"
"Hayır. Ben de bu saatte yiyemem." dediğimde saatine baktı.
"Hazırsan çıkalım?"
"Tamam."
O bavulunu çekiştirirken ben de büyük çantamı elime aldım. Aşağı inip ceketlerimizi giydik. Hera, kapıyı kilitledi ve çağırdığımız taksiye bindik. Kısa bir süre sonra okula vardığımızda her yer mahşer alanı gibiydi. Herkesin eli çanta, bavul doluydu. Nur ve Ekin'in yanına gitmeye karar verdik. Onlarla on beş dakika kadar konuştuktan sonra otobüsün kapısı açıldı ve yerlerimize oturduk. Hera ile arkadaki son ikili koltuğun bir önüne oturduk. Ben cam kenarına oturdum. Önümüze Ekin ve Nur oturmuştu. Otobüs yavaş yavaş dolmaya başlamıştı ama ortalıkta Kayra ve Serkan gözükmüyordu. Halbuki geleceklerini Nur söylemişti. Kafamı hızlıca iki yana salladım. Ben şimdi ne diye Kayra'yı merak ettiysem!
Otobüs kalkacağı uyarısı verildiğinde ayağa fırladım. "Durun!" Aniden bağırdığımda tüm otobüs bir anda bana dönmüştü. Kırdığım potla birlikte gülümsemeye çalıştım. "Yani... Daha Serkan da gelecekti."
Otobüsün dikkatinden sıyrıldığımda önüme döndüm. Nur ve Ekin çoktan arkalarına dönmüş pis pis sırıtıyordu. Dudaklarımı dişlemeyi kestiğimde kaşlarımı çattım. "Siz ikiniz, eğer şimdi önünüze dönmezseniz çok fena olur!" Hera da onlara katıldı ve kıkırdamaya başladılar. Onları önlerinde döndürdüm diye sevinemiyordum bile. Çünkü Hera da onlardan farksız değildi. Sadece artık kıkırdamıyordu. Tek kaşını kaldırmış bir şekilde bana bakıyordu.
"Neden Serkan'ı söyledin?"
"Otobüsü kaçırsa mıydı?" dediğimde omzunu silkerek önüne döndü ve kafasını orta bir hızla sanki sabır dilenircesine sağa sola sallıyordu. "Arabası yok mu bu çocuğun? Sana mı düştü tasası Mina?"
"Geç kaldığımız için özür dileriz."
Serkan'ın sesini duymamla birlikte kafamı uzattım. Görüş açıma Kayra da girmişti. Siyah saçlarını düzeltirken, homurdandı. "Beklettiğimizin farkındayız ama uyuyakalmışız." Kayra ile Serkan arkamıza oturdular. Otobüs de onların gelmesiyle tamamlanmış, kalkmıştı. Uzun bir yolculuk bizi bekliyordu. Kulaklığımı takıp yoldan geçen arabaları izlemeye başladım. Çok geçmedi telefonuma bildirim geldi.
Gelen: Hera Öküzü
'Şimdi daha iyi anlıyorum.'
Mesajı okuduktan sonra kaşlarımı kaldırıp anlamsız anlamsız Hera'ya bakmaya başladım. Yarım ağız sırıtıyordu.
Gönderilen: Hera Öküzü
'Neyden bahsettiğini anlamıyorum Hera.'
Yan yana oturuyorduk ama konuşmak yerine mesajlaşmayı tercih ediyorduk. Çok akıllıcaydı. Gerçekten!
Gelen: Hera Öküzü
'Otobüsü durdurmanın nedeninin Serkan olmadığını daha iyi anlamış oldum.'
Bir şeyler yazmak yerine telefon kilidini kilittleyip telefonumu cebime sıkıştırdım. İfşa edilmek cidden huzurlu bir iş değildi. Hera'ya döndüğümde tıpkı Nur ve Ekin'in yaptığı gibi pis pis sırıtmaya başladı. Arkamızda Kayra olduğundan ses tonumu ayarlayarak fısıltıyla konuştum. "Saçmalama Hera! Dön önüne ve işine bak." Daha çok gülmeye başladığında onunla uğraşamayacağımı anladım ve kulaklığıma sarıldım. Gözlerimi kapattım ve uyumaya çalıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayatımı Değiştiren Sen #Wattys2014
Teen FictionÜniversite için şehir değiştiren Mina'nın değişen tek şeyi şehri değildir. Hayatına giren her şey, her insan onu yeni bir değişim içine sürükler. "Durup baktın göz ucuyla, başka biri vardı yanında." "Sakin kalamazdım, benim olacağını bilmesem." • 'e...