"Seviyorum ama susuyorum. Herkesten sakındığım sevgimin gözler önüne serilmesinden korkuyorum. Olmayacak bir hayalin peşinde sürükleniyorum. Ellerim, dizlerim paramparça, kalbim kırık. Ama yine de vazgeçemiyorum. Bu korkaklığım günden güne tüketse de beni sevmeye devam ediyorum. Düşen her bir aşk tanesinin kalbime damlamasına izin veriyorum. Ve işte şimdi önünde diz çöküyorum hayat! Ne olur, azad et beni. Zira bu zincirler kesiyor artık nefesimi..."
Derin bir nefes eşliğinde önümdeki mor kapaklı defteri kapattım. Yine içimde birikenleri tutamamış ve dökmüştüm satırlara. Çünkü dillendiremediğim duygularım beni nefessiz bırakıyordu artık.
Dün gece uyuyamadığım için ağrıyan gözlerimi ovuşturarak defteri yatağımın yanındaki komodinin çekmecesine koydum ve aynı sırada telefonum çalmaya başladı. Hızlıca elime aldığımda ekranda gördüğüm isimle yüzüme istemsiz bir gülümseme yerleşti.
Kıvırcığım...
Bekletmeden boğazımı temizledim ve içimdeki kıpırtıları yok sayarak telefonu yanıtladım.
"Furkan? Günaydın."
"Günaydın. Aşağıdayım, seni bekliyorum."
Yüzümdeki gülümsemeyi hiç bozmadan ayağıma dolanan çarşafa rağmen yataktan hızlıca kalktım. "Tamam, hemen geliyorum."
Telefonu kapattıktan sonra elimi gümbür gümbür atan kalbimin üzerine koydum. "Tamam," diye mırıldandım kendi kendime. "İlk defa telefonla konuşmuyorsunuz ya... Sakin ol..."
Hızla banyoya girip işlerimi hallettikten sonra üstümü giyindim ve aynanın karşısına geçerek saçlarımı düzelttim.
Koşturarak aşağı inip mutfağa girdiğimde annem bir yandan kahvaltı hazırlıyor bir yandan da bir şarkı mırıldanıyordu.
"Günaydın."
"Günaydın kızım. Sabah sabah ne bu neşe?" dediğinde birkaç saniye anlamsızca baksam da hâlâ dişlerim gözükecek şekilde sırıttığımı fark edince yavaşça normale döndüm.
"Hiç..." dedim sanki her zamanki halimmiş gibi. "Çıkıyorum ben, Furkan bekliyor kapıda. Görüşürüz."
Hızlıca bir öpücük yolladım ve mutfaktan çıkarak kapının önündeki ayakkabılarımı giymeye koyuldum.
Annem mutfak kapısından kafasını uzattı. "Kahvaltı yapmadan nereye?"
"Okulda yerim bir şeyler." diyerek kapının kolunu kavradım.
"Düzgün bir şeyler ye... Aklıma gelmişken," diyerek gülümsedi. "Akşam babanla yemeğe çıkıyoruz, gecikebiliriz. Dolapta yemek var, ısıtıp yersin."
"Tamam anne. Size iyi eğlenceler." diye seslendim ve kapıyı açıp çıktım. Heyecanla etrafa bakındığımda ise kimseyi göremeyince kaşlarım çatıldı.
Birkaç adım atıp kaldırımın ortasına geldiğimde, birden arkadan belime dolanan kollarla birlikte dudaklarımın arasından ufak bir çığlık kaçtı.
"Sakin ol, benim.."
Duyduğum kişinin sesiyle derin bir nefes aldım. Biraz önce korkudan atan kalbim şimdi heyecandan hızlı hızlı atmaya başladığında kollarının arasından çıkarak ona doğru döndüm.
"Ödüm koptu." dediğimde gülerek eğilip yanağıma bir öpücük kondurdu. Yapma şunu...
"Sana da günaydın."
Göğüs kafesimi delercesine atan kalbimi umursamadan gülümseyerek karşılık verdim ve bir iki adım gerileyerek hala yakınımda olan bedeninden uzaklaştım, kalp krizi geçirmemek adına...
"Hadi gidelim." dediğimde gülümseyerek başını salladı ve okula doğru yürümeye başladık.
*
"Fizikten 75 almışım lan! Yakışıklı olduğum kadar zekiyim de... Allah'ım, ne harika bir insanım ben böyle ya!" diyerek keyifle Ali'nin yanındaki yerine geçti Berke.
Ali, "Hadi lan oradan!" diyerek çıkıştığında burun kıvırdı.
"Tamam, kopya çekmiş olabilirim. Ama sonuç olarak bu 75 aldığım gerçeğini değiştirmiyor ve tabii yakışıklı olduğum gerçeğini de değiştirmiyor."
"Egoist herif!"
Furkan'ın homurdanmasına karşılık Berke usulca Furkan'a yaklaştı ve yanağından çabucak bir makas aldı.
"Nazar etme be Furki!" dediğinde Furkan küfürler eşliğinde bir tekme savurdu.
"Böyle yakışıklı bir insana vurma gafletinde bulunduğun için kızlar tarafından linç edileceksin."
"Hangi kızlar? Seni görünce köşe bucak saklanan kızlar mı?"
Onlar kendi aralarında yine şakayla karışık kavga etmeye başlarken gülümsedim. Biz hep böyleydik işte. Birbirimizle kavga ederken bir anda gülmeye başlayan, üzgünken bile kahkahalara boğulan ama her şeye rağmen yan yana duran dostlardık. On yıldır birbirini her haliyle kabul eden dostlar...
Çok şanslı olduğumun farkındaydım. Çünkü biliyordum ki, herkes böyle harika arkadaşlara sahip olamıyordu...
*
Rutin geçen bir okul gününün ardından eve gelmiş ve pijamalarımı giyerek film gecesine hazırlanmştım.
Annemle babam evlilik yıldönümleri için akşam yemeğine çıkmışlardı ve bu gece geç saatlerde döneceklerini biliyordum. Yani evde tektim ve bunu kendimce bir film gecesi düzenleyerek değerlendirecektim. Tabiki tek başımayken tadı çıkmıyordu ama... Aslında bundan beş ay önceye kadar film gecelerini Çağla ile birlikte yapıyorduk. Yani o Ankara'ya gitmeden önce...
Yüzüme buruk bir gülümseme yerleşirken patlamış mısır hazırlamak üzere mutfağa yöneldim.
Mutfak dolaplarından bir tencere çıkardığım sırada çalan kapıyla yüzümü astım. Homurdanarak tencereyi ocağın üzerine bıraktım ve mutfaktan çıkarak kapıya yürüdüm.
Kapıyı açtığımda ise, gördüğüm kişiye karşın şaşkınlıkla kirpiklerimi kırpıştırdım.
"Furkan?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevgili Arkadaşım
Teen Fiction"Seviyorum ama susuyorum. Herkesten sakındığım sevgimin gözler önüne serilmesinden korkuyorum. Olmayacak bir hayalin peşinde sürükleniyorum. Ellerim, dizlerim paramparça, kalbim kırık. Ama yine de vazgeçemiyorum. Bu korkaklığım günden güne tüketse d...