-39- Bebek

2.2K 78 14
                                    

Medya; Berke.

Hiç hayatımdan şikayet eden, yakınan biri olmamıştım. Tamam belki dört dörtlük değildi. Eksikleri vardı, değiştirmek istediğim şeyler, hatalarım vardı. Ama sonuçta bu benim hayatımdı. Yaşadığım ve yaşayacağım her şey olması gerektiği için oluyordu. Beni ben yapmak için... Olduğum ve olacağım kişiyi belirlemek için...

Kötü şeyler olmuştu ve olacaktı da... Önemli olan bu kötü şeylere ve hatta iyi şeylere nasıl tepki verdiğimiz, hangi yoldan ilerlemek istediğimizdi.

Bugün beni ben yapan, yaşadığım her şeye şükrediyordum. İyi veya kötü. Son zamanlarda ise her şey iyi gidiyordu. Fazla iyi... Bunun beni korkutmadığını da söyleyemezdim. Unutmayın, hiçbir şey her zaman iyi veya kötü gitmez. Çark bir yerden sonra tersine dönecektir.

"Hadi mola verelim biraz. Çok acıktım."

Çağla'nın sözünü herkes başıyla onayladı ve o telefonundan yemek siparişi verirken kitabımı resmen fırlatarak yanımdaki Furka'nın göğsüne sokuldum bir kedi edasıyla. "Sıkıldım..."

"Az kaldı güzelim. İki hafta sonra kurtuluyoruz bu dertten." derken beni sıkıca sarmalamış ve dudakları saçlarıma tatlı bir buse hediye etmişti.

Bunun beni rahatlatması gerekiyordu ama hiç öyle olmadı. İki hafta sonra üniversite sınavına girecektik ve yaklaşan her gün beni daha çok geriyordu. Ama kaçışımız yoktu. Bir yandan da bir an önce olup bitsin istiyordum.

"Furki böyle sayaç gibi her gün şu kadar gün kaldı diye ötecek misin sen?"

Berke endişeyle araya girdiğinde güldüm. Aramızdaki en rahatı oydu ama o bile geriliyordu ki bu çok da normaldi. Ne derler bilirsiniz, sonuçta hayatımız üç saatlik bir sınava bağlı.

"Ne oldu tırsıyor musun?" dedi Ali dalga geçerek. Berke'nin bu halinden eğlendiği çok belliydi. "Korkunun ecele faydası yok oğlum. Eninde sonunda gireceksin o sınava."

"Ne tırsması Aliş? Altıma bile sıçıyorum." Başını iki elinin arsına aldı. "Kafamda sürekli felaket senaryoları dönüyor."

"Hamburger söyledim." dedi Çağla. "Ne gibi felaket senaryoları?"

"Sınavda kustuğum gibi mesela." dedi korkarak. Bu korkusunu anlayabiliyordum. Berke çok fazla stres olduğunda -bu çok nadir olsa da- midesi bulanıyor ve kusabiliyordu. Umarım korktuğu başına gelmezdi. Hiçbirimizin.

"En kötüsü de," diyerek uzanıp Ali'nin yakasına yapıştı. Gözleri kocaman açılmıştı. "Mesela sınavdan önceki gece uyuyamadığım için sınavda uyuyakalıyorum ve hiçbir şey yapamıyorum."

Ali şok olmuş bakışlarla ona bir saniye baktıktan sonra ellerini iterek kendini tutuşundan kurtardı. "Oğlum sus. Bizi de geriyorsun."

Hep birlikte bu duruma gülsek de içimizdeki endişeyi söndürememiştik. Daha sonrasında Furkanların arka bahçesinde oturup hamburgerleri beklerken havadan sudan konuşmayı tercih ettik.

"Güzellerim, ne yapıyorsunuz bakalım?"

Bahçe kapısından gelen Filiz ablayı kucağında bir bebekle görünce şaşkınca bakakaldım. Kucağındaki şirin bebek tatlı gülücükler saçarken hızlıca yerimden fırlamış ve son anda kendimi frenleyerek onu mıncırmadan durabilmiştim. "Bu tatlı şey de kim?"

"Arkadaşımın bebeği, Helin... Acil bir işi vardı, benden bir günlük bakmamı rica etti." Bebeği iç çekerek kucağında bir kere hoplattı. "Üniversite arkadaşlarımın bebekleri varken benim bir eş adayım bile yok. Galiba içeride biraz ağlayacağım. On dakikalığına bakar mısınız?"

Sevgili ArkadaşımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin