"Furkan?"
"Selam..." diyerek gülümsedi ve elindeki poşeti gözümün önünde salladı birkaç kez. "Duydum ki evde tekmişsin. Ben de beraber bir şeyler yapabiliriz diye düşündüm."
Gülümsemesine takılan bakışlarımı zorlukla gözlerine çevirdim ve ben de gülümsedim. "Tabii, hadi geç içeri." diyerek kenara çekildiğimde içeri girdi ve kapının kenarında ayakkabılarını çıkararak alışık olduğu salonumuza girdi.
"Onlar ne?" diyerek elindeki poşeti işaret ettiğimde gülerek bana uzattı.
"Birkaç paket cips ve," diyerek güldü. "Çikolata."
"Çikolata mı?" Heyecanla elindeki poşeti alarak boynuna atladım. "Teşekkür ederim!"
Onun da kolları belimdeki yerlerini alırken yaptığım şeyi fark ederek dudaklarımı ısırdım. Ona sarılmak benim için yeni bir şey olmasa da her seferinde bir öncekinden daha büyük bir etki bırakıyordu üzerimde. Avuç içlerim terliyor, kalp atışlarım hızlanıyor ve vücudumdaki gücü yitiriyordum. Tabii bunlar fiziksel olarak hissetiğim basit tepkilerden yalnızca birkaçıydı. Ruhsal olarak hissetiğim duyguları ise henüz tarif edebilecek bir tanım bulabilmiş değildim.
Mahçup bir tavırla geri çekildiğimde gülümsedi. "Sana her çikolata aldığımda böyle tepkiler vereceksen, sanırım bundan sonra cebimde çikolatayla gezeceğim."
Gözlerim dediği şeyin şaşkınlığıyla açılırken o da sanki bunu dememesi gerekiyormuş da, yanlışlıkla demiş gibi yüzünü buruşturmuştu.
"Yani ben, şey... Yani o anlamda demedim... Demek istediğim-"
"Ben cipsleri bir tabağa koyayım. Sen de film seçer misin?" diyerek konuyu değiştirdiğimde gergince gülümsedi.
"Tamam..."
Elimdeki poşetle mutfağa girdiğimde yüzümdeki gülümsemeyi silemiyordum. Ve silmek de istemiyordum...
Aslında basit birkaç söz sizi dünyanın en mutlu insanı yapabiliyordu...
*
"Adam öldü." dedim şaşkınca ve ekrana kirpiklerimi kırpıştırarak bakmaya devam ettim.
Gülerek başını salladı. "Adamı vurdular, ölmesi çok normal değil mi?"
"Ama o filmin baş karakteriydi." diyerek yüzümden hâlâ silinmeyen şaşkın ifadeyle Furkan'a döndüm. Bu halimden keyif alıyormuş gibi daha çok gülerek bana bakacak şekilde başını arkaya atıp koltuğa yasladı.
"Baş karakterler de ölebilir."
"İyi de adamın lakabı Ölümsüz Jack!"
"Ama sonuç olarak pamuğu tıkadılar değil mi?" dediğinde kaşlarımı çattım ama gülüyordum.
Sessizce öyle durarak birbirimize baktığımız birkaç dakikanın ardından, kendimi ona kaptırıp saçma şeyler söylememi engellemek adına o an aklıma gelen ilk şeyi söyledim.
"Hadi pes oynayalım!"
"Tamam oynayalım ama yenilince ağlama sonra..."
"Son zamanlarda kim ağlıyor tartışmayalım istersen." dedim gülerek ve koltuğun minderlerini yere attım.
Furkan da ayarladığı oyun konsollarından birini bana uzatırken yanımdaki mindere oturdu. "Hadi bakalım... Kaybeden kazananın istediği bir şeyi yapar."
Başımı salladım ve başladık.
İlk başlarda sakin başlayan oyunun gittikçe temposu artmış ve sonlara doğru kıyasıya bir rekabete girişmiştik.
Heyecanla oturduğum minderde kıpırdandım ve konsolun düğmelerine hırsla bastım. Ve berabere olan durum son golümle birlikte 4-5 olunca Furkan'a bilmiş bir gülümseme yolladım.
"Yine kazandım." diyerek saçlarımı savurduğumda kaşlarını çatmıştı ama dudaklarındaki gülümsemeyi saklayamıyordu.
Dayanamayarak ben de bir kahkaha koyverdiğimde içimden ona ne yaptıracağımla ilgili hain planlar geçiriyordum.
Eh, kolay olmayacağı kesindi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevgili Arkadaşım
Genç Kurgu"Seviyorum ama susuyorum. Herkesten sakındığım sevgimin gözler önüne serilmesinden korkuyorum. Olmayacak bir hayalin peşinde sürükleniyorum. Ellerim, dizlerim paramparça, kalbim kırık. Ama yine de vazgeçemiyorum. Bu korkaklığım günden güne tüketse d...