-40- Öfke

2.4K 82 15
                                    

Medya; Furkan.

Öfke insanın içinde ne kadar yaşayabilir? Gözünü ne derece kör edebilir? Cevap duruma veya insana göre değişebilir, değil mi?

Enes sinirle bacağını sallarken gözlerini dahi kırpmadan önünde duran daha sadece bir yudum alabildiği kahve bardağına odaklanmıştı. Ama aklı bambaşka yerlerdeydi. Oturduğu bu sandalye ona artık batmaya başlamıştı. Kaç dakika olduğunu sayamadığı bir süredir Gülçin'i bekliyordu.

Geçen akşam onu aramış ve önemli bir şey konuşmak istediğini söylemişti. Enes ilk başta kabul etmedi. Ama kız konunun Umut olduğunu söylediğinde fikri anında değişmişti. Gülçin ona Umutla ilgili ne söyleyecek olabilirdi ki?

"Selam. Beklettiğim için üzgünüm."

Gülçin nefes nefese karşısına oturduğunda Enes hızlı bir hareketle doğrularak ona doğru eğildi. "Ne konuşmak istiyorsun?"

Onun bu sabırsız haline karşılık Gülçin gözlerini devirdi. Bu adam hep böyle olmak zorunda mıydı? Sürekli bir acelesi vardı. "Sağol bende iyiyim Enes. Evet bir şeyler içerim."

Enes, "Gülçin sadede gel. Senin keyif kahveni bekleyecek vaktim yok benim. Ne istiyorsun? Umutla ne alakası var?" derken sinirlenmeye başlıyordu. Gülçin'in her zaman bu kadar rahat olması onu rahatsız ediyordu. Bu kız bunu nasıl başarabiliyordu ki?

"Yine her şeye bir acelen var değil mi?" diyen Gülçin aynı anda arkasına yaslanmış ve bacak bacak üstüne atarak Enes'e kınayıcı bir bakış atmıştı.

"Hayır." Gözlerini kıstı. "Sadece senin çocukça oyunlarına katlanacak sabrım yok o kadar."

"Peki tamam." Göz kırptı. "Ama eminim bu sefer sen de bu oyunu oynamak için can atacaksın."

Uzanıp, Enes'in hala üzerinde dumanı tüten kahvesine uzandı ve bir yudum aldı. Acı kahve yüzünü buruşturmasına yol açarken 'ıy' gibi bir tepki vermekten kendini alıkoyamamıştı. "Resmen zehir bu! Gerçekten damak tadı nedir bilmiyorsun sen."

Enes ise onu hiç aldırmamış ve ne gibi bir oyundan bahsettiğini anlamaya çalışıyordu. "Ne diyorsun Gülçin? Açık konuş."

"Geçenlerde yapılan şarkı yarışmasını hatırlıyorsun değil mi?" derken yeniden öfkenin kanında hızla akmaya başladığını hissetti Gülçin. Parmak uçları karıncalanıyordu. Hırsı, beynini uyuşturuyordu resmen.

"Evet ne olmuş?"

"Sahneye Umut çıktı hani. Benim olmam gereken sahneye!"

Gülçin sesinin yüksek çıkmasını engelleyememişti. O kız elindeki her şeyi alıyordu. Ulaşmak istediği her şeyin önünde sürekli bir engel olarak beliriveriyordu. Artık bundan sıkılmıştı.

"Yarışmaya gelmemişsin Gülçin. Ona kızmaya hakkın var mı sence? Okulun itibarını kurtardı. Üstelik derece bile aldık."

Enes'in söyledikleri üzerine alayla gülümsedi. Gerçekten herkes bu kadar kör müydü? Bu kız bir hırsızdı. Aylarca emek veren kendisiydi ama ekmeğini yiyen Umut'tu. Kimse bunu görmüyor muydu?

"Yarışmaya geldim. Sadece bir dakika daha bekleselerdi yetişmiştim. O kız hemen kendini öne atmasaydı, ben gelmiştim! Hayallerimi çalıp duruyor. Bundan bıktım usandım artık!"

Enes Gülçin'in öfkesini görüyor ve hatta onun açısından bakınca anlıyordu da. Daha doğrusu kendi yaşadığı duruma benzetiyordu. O da aynı şekilde Furkan'dan nefret ediyordu. Umut'a öfkeliydi.

"Peki benden ne istiyorsun?" diye sorarken sesi ilgili çıkmış ve bu Gülçin'in hoşuna gitmişti. İşte şimdi anlaşmaya başlıyorlardı. Tek başlarına yapabilecekleri fazla bir şey yoktu. Ama birlikte öfkelerini dindirebilirlerdi.

Sevgili ArkadaşımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin