-8- Yılan

4.7K 157 5
                                    

Medya; Berke.

"Furki! Aliş! Kurtarın beni!"

Berke, koridorun diğer ucundan bize doğru koşarken aynı zamanda bağırıyor ve diğer öğrencilerin dikkatini de üzerimize topluyordu.
Bundan nefret ederdim. İnsanların gözü önünde olmak isteyeceğim en son şeydi...

Sonunda yanımıza vardığında beni kolumdan çekiştirerek önüne siper etti. "Faruk hoca öldürecek beni!"

"Yavaş ol lan." diyerek Furkan beni kendine doğru çektiğinde, Berke bu kez Ali'nin arkasına geçti.

"Ne yaptın yine?"

Berke, Ali'nin sorusuna karşılık sırıttı ve sanki biraz önce saklanan o değilmiş gibi doğrularak kollarını göğsünde birleştirdi.

"Sözlü notlarıma yüksek vermezse geçemiyordum. Ben de yanına gidip, hocam bi' ilgilenir misiniz dedim-"

"Not için yalvardın yani." diyerek sözünü kestiğimde hiç istifini bozmadan devam etti.

"Tabii öyle de denilebilir... O da, bakarız, deyince gaza geldim ben de, öpüverdim kelinden. Sonra da yaşına başına bakmadan kovalamaya başladı beni. Kaçarken bir ara bir şeyin devrilme sesi geldi. Demek ki Faruk hocaymış o..."

"Deli çocuk," dedim gülerek ve kısa boyuma rağmen parmak uçlarımda yükselerek saçlarını karıştırdım hafifçe.

"Kızım ulu orta yerde yapma şunu." diye homurdanırken bir yandan da bozduğum saçlarını düzeltiyordu.

Dikkatimi ondan alarak, "Sen neye bakıyorsun öyle?" dedim ve sabahtan beri bulduğu her fırsatta telefonuna gömülen Ali'ye doğru yanaştım. Ve yine elinde olan telefonuna bakmaya çalıştım.

"H-hiç bir şey yapmıyorum!"

Panikle telefonunu arkasına doğru sakladığında kaşlarımı kaldırdım. Biz birbirimizden bir şey saklamazdık oysaki...

"Aliş," dedi Berke muzip bir ifadeyle. "Sevgili falan mı yaptın yoksa?"

"Ali!" dedim öfkeyle. Daha birkaç gün önce bana Çağla'yı unutamadığını söylüyordu. Ve eğer böyle bir şey yaptıysa dostum demem, kırardım kafasını!

"Yok kızım öyle bir şey," diye öfkeyle soludu Ali. "Salak salak konuşmasana lan sen de!"

"Anlaşıldı. Sizin yine, bütün sinirimizi Berke'den çıkaralım saatiniz gelmiş. Yemin ederim- Didem mi lan o?" Gömleğinin yakalarını düzelterek bakışlarını kısa bir anlığına bize çevirdi ve tekrar koridorun ucunda arkadaşlarıyla konuşan Didem'e döndü. "Biraz işim var, siz devam edin. Cazibemle birini daha etkilemem gerekiyor."

O, emin adımlarla Didem'e doğru yürürken güldüm. Asla vazgeçmiyordu. Didem, Berke'nin birkaç aydır peşinden koştuğu, yan sınıftaki tatlı bir kızdı. Çağla kadar olmasa da sevdiğim arkadaşlarımdan biriydi. Ve Berke her ne kadar Didem'i ona ayarlamam için ısrar etmiş olsa da kabul etmemiştim. O da benden yarar gelmeyeceğini anlayınca kendi işini kendi halletmeye koyulmuştu.

Aslında gerçek şuydu ki, Didem de Berke'den hoşlanıyor ama Berke'nin bu hallerinden emin olamıyordu. Berke 'çapkın' diye tabir ettiğimiz erkek grubu içerisindeydi ama iş Didem'e geldiğinde akan sular duruyordu. Tabii her şeyin rayına oturması için Berke'nin biraz ciddiyet göstermesi gerekliydi.

"Umut..."

İrkilerek kulağıma fısıldayan Furkan'a diktim bakışlarımı. "Şey," diyerek bakışlarımı yukarı doğru kıvrılmış dudaklarından gözlerine çıkardım. "Bir şey düşünüyordum da... Duymadım."

Kaşlarını kaldırırken yüzündeki gülümseme de genişlemişti. Ah, sen böyle güzel gülerken nasıl sevmem ki ben seni? 

Gözerimi zorlukla ondan çekerek etrafıma bakındım ve ikimizden başka kimse olmayışı kaşlarımı çatmama neden oldu. "Ali nerede?"

"Tuvalete gitti." diyerek eliyle omzumdan tutup kendine doğru çekti beni. Ani hareketiyle düşmemek için gömleğinin ucuna tutundum.

Eli belime kaydığında ise nefesimi tutarak başımı kaldırıp yüzüne baktım. Biçimli kaşları ve dudakları, uzun kirpikleri ve her zaman içimi ısıtan mavi gözleri vardı. Sanki ondaki herşey onu sevmem için var gibiydi...

Dudakları bir şey söylemek için aralandığı sırada başka bir ses buna engel oldu.

"Furkan?"

Hızla Furkan'dan uzaklaşarak sese doğru döndüm.

Gülçin...

Okuldaki çoğu erkeği peşinden koşturabilecek güzelliğe sahip. Öğretmenlerle arası harika. Aslında herkesle arası harika. Müzik kulübünün başkanı ve okuldaki ona hayran erkekler arasında 'mükkemmelliyet abidesi' diye anılıyor.

"Defne hoca bunu sana vermemi istedi," diyerek elindeki siyah dosyayı Furkan'a uzattı. "Bir yarışma yapılacakmış, liseler arası. Defne hoca da senin bateri çalmanı istiyor. Çıkışta yanıma uğrasın dedi."

Furkan, "Tamam Gülçin, teşekkür ederim." derken, ona bakmak yerine elindeki dosyayı inceliyordu. Pekala, bu iyiydi.

"Tamam, görüşürüz." diyerek bir iki adım geriledi Gülçin ama gözleri hâlâ Furkan'daydı. Bakmasını bekliyor gibi... Yılan...

"Artık gidebilirsin." dedim tersçe. Bakışları bana kaydığında gözlerini kıstı. Aynı şekilde karşılık verdim.

Aramızda geçen kısa bakışmanın ardından yanımızdan uzaklaştığında Furkan elindeki dosyayı kapatıp bana döndü. O yüzündeki sırıtma... Hiç sevmedim.

"O neydi öyle?"

"Ne? Ne neydi?"

"Bakışların," diyerek dosyayı kıvırdı ve tek eline aldı. Boştaki eliyle baş parmağını gözümün altında gezdirdi yavaşça. "İlk defa birine bakarken bu kadar öfkeli gördüm seni."

Elini, üzerimde yarattığı etkiden sıyrılabilmek adına ittirdim hafifçe. "O kızdan hoşlanmıyorum sadece," diyerek gözlerimi kıstım tekrar. "Fazla sinsi biri."

"Hımm," diyerek kolunu omzuma attı ve beraber adımlamaya başladık. "Bu gerginliğine ne iyi gelir biliyorum."

Başımı kaldırıp yüzüne bakmaya çalıştım. "Neymiş o?"

Gülümsedi. "Çikolata..."

"Ya Furkan," diyerek sevinçle kollarımı beline sararak sarıldım ona. "Seni seviyorum!"

Bunu daha farklı anlamlarda da söyleyebilsem keşke sana...

"Ben de," diyerek iç çekti. "Ben de seni seviyorum..."


Sevgili ArkadaşımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin