Medya, Filiz.
Çocukluk aşkınızı hatırlıyor musunuz?
İlk aşktır ya o hani, unutulmaz derler. Her hatırlandığında yüzde bir tebessüm bırakır. Hem en taze hisleri yaşarsınız hem en tatlı acıyı... Ben çocukluk aşkımı geride bırakmamıştım. Furkan benim hem çocukluk aşkımdı hem de geleceğim...
Filiz abla...
Ceyhun abi bundan dört yıl önce Filiz ablaya öylesine aşıktı ki... Onlarınki çok farklıydı. Hiç böyle bir sevgiye şahit olmamıştım. Çok tutkululardı bir kere... Doyasıya ve en uçlarda yaşamışlardı hep duygularını.
Buna rağmen birbirlerini nasıl bırakıp da binlerce kilometre uzağa gitmişlerdi anlayamıyordum.
Nasıl ve neden ayrıldıklarını da bilmiyordum. Ceyhun abi hiç anlatmamıştı. En çok dağılan Ceyhun abiydi benim gördüğüm. Ama ilk giden de o olmuştu...
Şimdi dördümüz sessizce odamda oturuyor ve hiç konuşmadan bekliyorduk. Ortamdaki gerginlik neredeyse somut bir hale gelmişti. Üstümüze çöküyordu.
Yan gözle Ceyhun abiye ve Filiz ablaya baktım. Birbirlerine bakışları... Nasıl anlatsam. Çok öfkeli ve... Özlem dolu. Evet. Tam olarak buydu. İkisi bir arada zor bulunurdu ama işte bu duygu ikisininde gözünde resmen parlıyordu.
Furkan sessizlikten sıkılmış olacak ki boğazını temizleyerek dikkatleri üzerine çekti. "Ceyhun abi, sen nasılsın? Nasıldı İtalya?"
Ceyhun abi dudağının kenarıyla gülümsedi. "Güzeldi... Zaman zor geçti tabi... Ailemi, sizleri çok özledim. Yine de hiç edinemeyeceğim tecrübeler edindim." Hiç saklamadan açık açık Filiz ablaya baktı ve devam etti. "Doğrularımın aslında nasıl da yanlış olduğunu gördüm."
Filiz ablanın dişlerini sıktığını fark ettim ve yumruk yaptığı ellerini dizlerinin üstünde birleştirdi. Keskin bir sesle bu sefer o girdi söze. "Doğruyu yanlışı ayırt etme hızın beni çok etkiledi." Alaycı bir şekilde güldü. "Aslına bakarsan bana daha çok yanlışa daha büyük bir yanlışla cevap vermeyi öğrenmişsin gibi geldi."
Ceyhun abi şaşkınlıkla tek kaşını kaldırdı. "Evet! Senden öğrendim!" diyerek sinirle çıkıştığında konuşmanın kavgaya dönüştüğünü fark ederek bir anda ayaklandım.
"Bence..." diyerek yüksek sesle bir çırpıda konuştum. "Boşverin şimdi doğruyu yanlışı. Ben bize birer tatlı getireyim. Tatlı yiyip tatlı konuşalım."
Çıkmak için hareketlendiğimde Furkan da peşimden aceleyle kalktı. "Yardım edeyim sana."
İkimiz de odadan fırlayarak çıktık ve arkamızdan kapıyı kapattığımızda durdum. "Yalnız bırakmakla hata mı ettik acaba? Daha kötü olmasın?"
Furkan uzanıp saçlarıma tatlı bir öpücük kondurdu ve beni belimden yönlendirerek yürümemi sağladı. "Aslında ihtiyaçları olan şey tam olarak bu. Güven bana... Hadi biz gidip tatlıları hazırlayalım."
***
Filiz, Furkanlar odadan çıktığından beri Ceyhunla giriştikleri bu bakışma savaşını kaybetmemeye dair kendine bir söz vermişti. Öyle ki, sinirle bacağını salladığının bile farkında değildi.
Bu adam... Bu adam ne kadar da küstahtı böyle! Hem onu bir anda bırakıp gitmişti. Hem de yıllar sonra gelmiş özür dileyeceğine onu mu suçluyordu? Ah! diye geçirdi içinden Filiz. Seni aptal adam! Beni dinleseydin her şey farklı olabilirdi. Beni bekleseydin birbimizi kaybetmeyebilirdik!
O saniyelerde Ceyhun ise dişlerini biraz daha sıkarsa kırılacağını düşünüyordu. Bu kadın onu delirtiyordu. Her zamanki gibi... Bu inatçı tavırları, burnu dik duruşu, bu sivri dili, güzel yüzü, tatlı gülüşü... Ceyhun düşüncelerinin nereye gittiğini fark ederek kaşlarını çattı.
Hiçbir şey yapmazken bile onu nasıl etkileyebiliyordu böyle? Yıllar geçmişti. Koskoca dört yıl... Salak Ceyhun dedi içinden. Salak. Hala nasıl ona bu kadar aşık olabilirsin? Yaptıklarına rağmen! Bu kadar zamana rağmen... Hala nasıl?
Filiz daha fazla bu gerginliğe dayanamıyordu. Zaten durduğu her saniye onu daha fazla özlediğini fark ediyor ve sarılma isteği artıyordu. Dayanmak çok zordu. Ayrıca ağlama isteği de baş göstermişti ki bu çok kötüydü. Çok çok kötü.
Kız hızlıca ayağa kalktı ve "Saçmalık bu..." diye mırıldanarak kapıya doğru yöneldi. Onun kalktığını gören Ceyhun da hemen doğruldu. Onu daha kapıya varamadan kolundan yakaladı.
İkisi de bu dokunuşun etkisiyle bir an duraksadı ve gözleri birbiriyle buluştu. Birçok duygu barındıran bu gözlerde en çok okunan şüphesiz özlemdi. Bu kadar özlemiş olup aynı zamanda bu kadar uzak olmak. Onları asıl kahreden buydu. Birbirlerini affetmeye aslında çoktan hazırlardı. Ama henüz bunun farkında değillerdi.
"Bırak kolumu!" diyerek hırsla kendini geri çekti Filiz. "Sen... Sen nasıl bir adamsın ya?" Sinirle onu göğsünden itti. "Hala beni suçladığına inanamıyorum." Bir kez daha itti. "Sen..."
Ceyhun bu kez kızın iki kolunuda yakalayarak kendine çekti. Bedenleri çarpışırken kızın sözü de yarım kalmıştı. Burun buruna geldiler. Nefeslerini hissettiler ve kokularını yeniden içine çektiler.
"Filiz..." dedi Ceyhun. Aslında kızmak için açmıştı ağzını ama sesi o kadar kısık ve o kadar sevgi dolu çıkmıştı ki... Bunu kendi de beklemediği için konuşamadı. Kızın gözlerine bakarak dondu ve onu öpme isteğini bastırmak için kendiyle bir çelişkiye girdi.
"Bırak beni..." Filiz konuşurken sesi öylesine çatallaşmıştı ki ne dediği zor anlaşılıyordu. Kendini çaresiz bir çabayla geri çekmeye çalıştı. Ama kendini ondan uzaklaştıracak gücü yoktu.
"Beni sen bıraktın Filiz..." Ceyhun kızın tek elini bırakarak beline sarıldı. Kendine hakim olamıyordu. "Sana resmen yalvarmıştım. Gitme dedim..."
Filiz boşta kalan eliyle Ceyhun'un omzunu sıktı ve aynı da gözünden bir damla yaş aktı. "Ve sen de benden önce gitmeye karar verdin. Benimle bir kez konuşmadan. Haber vermeden."
Filiz'in çektiği acılar gözünün önünden bir şerit gibi geçti ve genç kız bunlara tutunarak güç aldı. Ceyhun'u göğsünden sertçe itti. Kendi de birkaç adım uzaklaştı. "Benden önce kendini suçla Ceyhun. Beni arkada bırakan sendin!"
Çantasını kapıp hızlıca kapıya yöneldi ve çıkmadan önce son kez konuştu. "Ve bir daha sakın... Sakın bana yaklaşma."
Ardından sertçe kapanan kapıya bir süre hareketsizce baktı Ceyhun. Bacakları daha fazla kendini taşıyamıyormuş gibi kendini sandalyeye bıraktı ve başını elleri arasına alarak gözlerini sımsıkı yumdu. Deli gibi ağlamak istiyordu.
Birbirlerine bu kadar aşıkken nasıl uzak kalabilirlerdi ki? Ama yaşadıklarını da unutamıyordu. Onu affedemiyordu. İkisi de ne yapacağını bilmez haldeydi. Yine de zaman onlar için doğrusunu getirecekti...
***
Selam canlarım. Beni özlediniz mi? Kısa oldu biliyorum. Ama bu bölümcük öyle olmalıydı. Finale çok yakınız ve bir geçiş bölümüne ihtiyacım vardı. O da buydu.
Ceyhun ve Filiz hakkında ne düşünüyorsunuz?
Yorumları alalım. Yeni bölümde görüşmek üzere. Öpüldünüz. 😘
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevgili Arkadaşım
Подростковая литература"Seviyorum ama susuyorum. Herkesten sakındığım sevgimin gözler önüne serilmesinden korkuyorum. Olmayacak bir hayalin peşinde sürükleniyorum. Ellerim, dizlerim paramparça, kalbim kırık. Ama yine de vazgeçemiyorum. Bu korkaklığım günden güne tüketse d...