-25- Affetmek

3.8K 105 11
                                    

Medya; Çağla.

Çağla'dan;

Özlemek... Benim içimi yakıyordu. Ali'yi özlüyordum. Hem de öyle çok özlüyordum ki kalbimdeki bu ağırlık nefes almama izin vermez olmuştu.

Yanımdaydı. Elimi uzatsam sarılabileceğim kadar yakınımdaydı. Ama yapamıyordum işte. Ona ne zaman ulaşmak istesem durduruyordu beni... Ben aradaki duvara bir balyoz indirdikçe o yeni bir tuğla daha ekliyordu sanki.

Kıskanmaya ve korumaya devam etse de ona yaklaşmama izin vermiyordu. Konuşmama fırsat tanımıyordu.

Beni sevdiğini biliyordum. Bana bakışı bile yeterliydi bunu anlamam için. Aradaki duvarın ardından duyuyordum benim için atan kalbini... Bunun için mücadele ediyordum işte. Ali aşktı ve ikimizin aşkı için çabalıyordum.

Aşk için, aşkla savaşıyordum.

Başaracaktım. Bana kırgın olduğunu biliyordum ve bu kırgınlığı gidermek için elimden ne geliyorsa yapacaktım...

Uzanıp zile bastığımda dün akşam Umut'la konuştuklarımızı, birbirimize verdiğimiz fikirleri ve desteği düşünerek sakinleşmeye çalıştım.

Birkaç saniye sonra kapı Çiçek anne tarafından açıldığında yüzümü büyük bir gülümseme kapladı. Ah benim güzel annem...

"Kızım..."

Gözlerim dolu dolu olurken düşünmeden hızla ona sarıldım. "Seni çok özledim annem..."

Çiçek anne saçlarımı okşarken bir yandan da ağlamalarının arasından, "Ben de seni çok özledim güzel kızım benim..." demişti.

Benim annem beni dünyaya getirirken ölmüştü. Ve benim ilk okula başladığımda bir anda dört tane annem oluvermişti. Dostlarımın ve sevdiğim adamın annesi, benim annem olmuştu...

Geri çekilip Çiçek annenin gözünden akan yaşları sildim. "Ağlama annem. Ağlama..."

Beni tekrar çekip başımı göğsüne bastırırken, "Güzel yavrum benim..." diye mırıldanıyordu.

Biz kapıda öylece ağlarken sırtıma dokunan sıcak bir el hissettim. "İçeri geçelim, öyle giderin hasretinizi..."

Ali'nin yumuşacık sesi bizi ayırırken salona doğru geçtik ve koltuğa oturduğumuzda Çiçek anne beni tekrar kollarına aldı.

"Yavrum benim, döneli kaç gün olmuş... Niye gelmedin bizi görmeye?"

Başımı kaldırıp yanağını öptüm ve üzgünce başımı salladım. "Gelemedim annem. Kendimi toparlayıp yeniden buraya alışırken fırsat bulamadım. Affet..."

"Nasıl kıyarım sana kuzum benim. Affettim bile..."

Ona sıkıca sarılıp kokusunu doldurdum içime. Anne kokusu bambaşkaydı... Kendi annemin kokusunu da bilmek için neler vermezdim...

Bakışlarım yavaşça tekli koltukta oturmuş bizi izleyen Ali'ye kaydı. Yüzündeki hafif tebessümü gördüğümde dayanamayarak bende gülümsedim. Şefkatle parlayan gözleri bir kez daha dağıttı beni. Darmadağın oldum, onda toparlandım.

Çiçek anneyle uzun uzun hasret giderip konuştuktan sonra iki gün sonraya akşam yemeğine de çağırdı beni, şu an işte olan Mustafa amcayla da özlem giderebilmem için.

Daha sonra edebiyat ödevimizi yapmak için Ali'yle odasına çıktık. Kapıdan içeri girerken heyecanlanmıştım. Bu odaya en son Ankara'ya gitmeden bir hafta önce girmiştim.

Odanın ortasına doğru yürüyerek etrafa bakındım. Hiçbir şey değişmemişti. Her şey aynıydı. Tek bir eşyaya bile dokunulmamış gibiydi.

Sevgili ArkadaşımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin