-35- Temas

2.3K 78 19
                                    

Medya, Umut.

Son günlerde çok stresliydik. Özellikle de ben... Sürekli geleceğimle ilgili endişe duyuyor bazen umutsuzluğa kapılıyordum. Yapabilecek miyim? Bunu düşünüp duruyordum. Üniversite sınavı çok yaklaşmıştı ve daralan zaman bize artık ders çalışmaya daha fazla ağırlık vermemiz gerektiği gerçeğini bir tokat gibi çarpmıştı. Son zamanlarda hepimizin tek derdi bu olmuştu. Sürekli ders çalışıyorduk.

Okuldaki sınavlarımız bitmişti. Hocalarımız son sınıflara bir kıyak geçmiş ve sınavlarını normalden erken yaparak bitirmişti. Okula gittiğimizde de pek ders işlenmiyordu. Ders sırasında sınıfça test çözüyor ve sorularımız olursa hocalarımıza soruyorduk. Zaten senenin bitmesine çok az kalmıştı. Bu bile çok tuhaf geliyordu. Lise bitince üniversiteye gidecek ve çocuk olmaktan resmen çıkacaktık.

Gelecek kaygısının yanında kafamızı kurcalayan bir şey daha vardı. Birbirimizden ayrılmak istemiyorduk. Aynı üniversiteye gitmek ya da en azından aynı şehirdeki okulları kazanmak isyorduk. Onlara öylesine alışkındım ki ayrılmak çok zor geliyordu bana. Bunu istemiyordum.

Gözlerimi test kitabından kaldırarak masanın çevresinde tek tek dizilmiş arkadaşlarımda gezdirdim. Benim için ne kadar önemli ve değerli olduklarını bir kez daha anlamıştım. Dudaklarımda hafif bir gülümseme belirirken bakışlarım son olarak yanımda oturan sevgilimde durdu. Sevgilim... Bu kelime artık o kadar da tuhaf gelmiyordu. Geçen zamanla birlikte dersler yüzünden ve iyice yaklaşmış olan yarışma yüzünden Furkanla çok fazla zaman geçiremesek de ilişkimiz iyice gelişmişti. Onunla olmak beni o kadar mutlu ediyordu ki... Hala yaşadığımız şey bir mucize gibi geliyordu.

"Ağlayacağım..." Çağla'nın sesiyle herkes işini bırakıp ona baktı. Yüzü asılmış, dudakları gerçekten ağlayacak gibi aşağı bükülmüş ve gözleri dolmuştu.

"Sarı papatyam..." diye yumuşakça konuştu Ali. "Ne oldu? Niye ağlıyorsun?" Bunu sorarken aynı zamanda uzanıp elini tutmuş ve güç verircesine gülümsemişti.

"Y-yapamayacakmışım gibi hissediyorum bazen. Çok zor geliyor. Çoğu zaman okuduğumu anlamıyorum."

"Çağla." dedim sakince. Onu öyle iyi anlıyordum ki... Bu çoğu zaman bana da oluyordu. Bu kadar stres altındayken bu yaşadıklarımız, hissettiklerimiz oldukça doğaldı. "Bu şekilde hissetmen çok normal. Ama çok çalışıyoruz. Hepimiz yapacağız, biliyorum. Stresten oluyor bunlar ama geçecek."

Furkan başını salladı bu söylediklerime ve güven verircesine gülümsedi. "Evet canım. Kendini bu kadar sıkma. Sanki hiçbir şey bilmiyor muşum gibi geliyor bana da bazen-"

Çağla başını deli gibi sallayarak hızla sözünü kesti. "Evet! Sanki bildiğim her şey aklımdan uçup gidiyor gibi!"

Sabahtan beri sessizce oturup boş gözlerle bizi izleyen Berke sonunda konuştuğunda sesi o kadar yorgundu ki başka bir sorunu olup olmadığını merak ettim. "Çok normal fıstık ama yapacaksın. Aramızdaki en zeki sensin hem! Ağlama işini bana bırak tamam mı?"

Ardından gülümsedi ama bu gülümseme çok da mutluluktan değildi. Çağla başını salladı ve herkes yeniden test kitaplarına döndü. Kaşlarımı çatarak bir süre Berke'nin yüzünü inceledim. Gözleri kızarmış, yüzü solgundu. Bunun stresle falan ilgisi yoktu. Aramızdaki en rahat ve gamsız kişi Berke'ydi. Canını sıkan başka bir şey olmalıydı. Bunu öğrenmeyi aklıma not ettim ve kitabıma geri döndüm.

Yaklaşık bir saat sonra kapıdan Canan teyze girdiğinde hepimiz bitmiş haldeydik. Hepimize teker teker baktı ve gülümseyerek dudaklarını araladı. "Güzel çocuklarım benim. Hadi bakalım bugünlük bu kadar yeter. Her şey hazır. Toparlanın ve bahçeye gelin de hep birlikte güzel bir ziyafet çekelim."

Sevgili ArkadaşımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin